BASINA VE KAMUOYUNA 06.05.2015
İktidarın yargıya ve hukuk devleti ilkesine olan saldırılarının artarak devam ettiğini kaygıyla tespit etmekteyiz. Siyasal iktidarın kendi siyasal hedefleri ve hırsları yargıyı adeta bir saldırı silahına dönüştürmüştür. Sulh ceza hakimlikleri bu durumu açık örneğidir. Faşist bir zihniyetin ürünü olan sulh ceza hakimliklerinin hukuk dünyası içindeki yeri özel yetkili mahkemelerden daha tehlikeli ve daha vahimdir. Yargının bu denli siyasal iktidarın güdümüne girdiği bir ortamda hiç kimse hukuk sisteminden adalet beklemez duruma gelmiştir. Bunda en büyük pay tasarruflarıyla ve kararlarıyla buna yol açan siyasal iktidardadır, tarafsız olması gereken cumhurbaşkanlığı makamındaki kişidedir.
Gazetecilerin ve kolluk güçlerinin tutuklu bulunduğu bir soruşturma dosyasında şüpheli avukatlarının reddi hakim taleplerini incelemek üzere dosya kendisine gelen İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi talep hakkında bir karar vermek üzere dosyayı İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’ne göndermiştir. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi de talebi olumlu bularak tutuklamanın da kaldırılmasına hükmetmiştir. Usul tartışmaları ne olursa olsun dosya önüne gelen bir yargıcın yasada yer alan düzenlemeler doğrultusunda vicdanına göre vermiş olduğu bir karar vardır. Bu karar bu açıdan hukuksal bir karardır. Karara itiraz yolları mevcut olup bu kararın hukuka uygun olmadığını iddia eden yargı makamı gerekli itiraz ve başvurularını yapma hakkına sahiptir. Ancak bu yol benimsenmemiş yasal, meşru yollar tercih edilmemiş, verilen kararlar yok sayılmıştır. Bu kararı veren yargıç ile dosyayı gönderen yargıç bu kararları nedeniyle tutuklanmıştır. Yıllarca iktidarların yargı kararlarını yok saymasından yakındık. Geldiğimiz nokta yargının, yargı kararlarını yok sayması noktasıdır. Bu durum dehşet verici ve vahimdir.
Avukatların yaptıkları savunma nedeniyle tutuklanmalarının normal karşılanmasının sonucu yargıçların tutuklanmasıdır. Avukatlardan sonra sıra yargıçlara gelmiştir. Artık ülkede hiç kimsenin güvencesi bulunmamaktadır. Hiçbir yargıç özellikle siyasi davalarda tutuklanma riskini göze almadan karar veremeyecektir. Anayasada yargıçlık teminatı ve yargıçlarla ilgili diğer düzenlemeler gayet açık iken ve ortada bir suçüstü hali yokken iki yargıcın tutuklanması artık son parçaları kalan adaleti tamamen öldürmüştür.
Yazılı sınavı kazanan meslektaşımız avukat Umut Kılıç’ın cumhurbaşkanlığı makamındaki kişiye söylediği iddia edilen sözlerden dolayı hakaret kastı nedeniyle tutuklanması da ayrı bir felakettir. Meslektaşımızın tutukluluk halinin tensiple birlikte kaldırılması geç kalmış bir adım olmakla birlikte yargılama devam etmektedir ve beklentimiz ve mücadelemiz meslektaşımıza adaletin sağlanmasıdır.
Siyasal iktidar ve cumhurbaşkanlığı makamındaki kişi, Anayasa’da düzenlenen bir diğer hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı ile seyahat özgürlüğünü de kısıtlamış ve Taksim meydanında 1 Mayıs kutlaması yapılmaması için her türlü polisiye önlemi almış ve İstanbul halkının ulaşım hakkını felce uğratmıştır. 1 Mayıs’taki polis saldırılarından sonra gözaltına alınan insanlara hukuksal yardım yapmak isteyen avukat meslektaşlarımız ise bu haklarından yoksun kılınmıştır. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının politik davalara bakmaması yönünde savcılık talepte bulunmuştur. Sorgu sırasında her şüpheliye yalnızca bir avukat verilmesi, Çağlayan adliyesinde bir kadın meslektaşımızın üzerine savcının yürüdüğü iddiası ile Çağlayan adliyesinde bu durumu protesto etmek isteyen meslektaşlarımıza yönelik artık olağanlaşmış polis saldırısı ile birlikte savunma mesleği siyasal iktidar ve cumhurbaşkanlığı makamındaki kişi için bir saldırı hedefi olmuştur. Adliyeler bizim işyerlerimizdir, avukatsız bir adliye kurgusal oyundan farksızdır ve orada adalet yoktur.
Ayrıca Baromuz üyesi iki meslektaşımız görevlerini yaparken İstanbul’da silahlı saldırıya uğramıştır. Mesleğin itibarsızlaştırılması yanında mesleğe ve meslektaşa yönelik bu saldırılar da artık avukatlık mesleğini yok saymaya kadar götürecek sürecin yapıtaşlarıdır. Meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyor, kendilerinin her zaman yanında olacağımızı bildiriyoruz. Ve değerli halkımıza son sözümüz adalet olacaktır. Barolar halkın avukatıdır ve hak arama mücadelesinin yılmaz savunucularıdır. Bursa Barosu olarak bu mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğimizi bildiririz.
Ekrem Demiröz Bursa Barosu Başkanı
|