KHK ile kamudaki görevlerinden ihraç edilen ve 111 gündür açlık grevinde bulunan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça için imza veren 111 aydın arasında yer aldık. Çünkü; temel insan hakkı olan, yaşam hakkına dikkat çekmek istedik.

Fakat İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Twitter hesabı üzerinden yaptığı tehditvari açıklamalar yapmış ve “DHKP-C terör örgütünün talimatlarına eksiksiz uyan, bu örgütün mensupları için, gerçekleri saptırarak ilan verenler, başınıza gelen en ufak olayda yardım istediğiniz polisin bilgisine, istihbaratına ve tespitlerine güvenmiyorsunuz, savcılara ve hakimlere de güvenmiyorsunuz. Ancak terör örgütü üyelerine güveniniz sonsuz! Hepimizin devletini terör örgütü karşısında hareketsiz ve etkisiz hale getirmek, suçlu göstermek için yola çıkanlar... Neyin altına imza attığınızın farkında mısınız? Peki terör örgütlerine cesaret vermek için bu ilanı yayınlayanlar?” diye yazmıştır.

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun açıklamaları yakışıksızdır, talihsizdir, vahimdir. O ilana imza atan biz hukukçular ve sanatçılar, en temel insan hakkı olan yaşam hakkına dikkat çekerek, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın işlerine iade edilmeleri ve açlık grevinin sona ermesi konusunda devletin adım atmasını istiyoruz. Bugüne kadar KHK’lerle kamudaki işinden atıldığı ve bu durumu onuruna yediremediği için intihar eden onlarca vatandaşımıza yenileri eklenmesin diyoruz. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, OHAL kararnameleri ile işten atılan beş bin akademisyen, elli bin öğretmen ve yüz elli bin kamu çalışanından yalnızca ikisidir. İşe geri dönme talebiyle açlık grevine başlamışlardır. Her geçen gün sağlık durumları daha da kötüye gitmektedir. Suçsuz olduklarını ifade eden bu insanlarımızın tek talepleri, haksız yere ellerinden alınan işleri ve öğrencilerinin geri verilmesidir.

Hukuk devletlerinde kişilerin yargısal geçmişlerinin adli sicil kaydıyla takip edilir. Oysa Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın adli sicil kayıtları temizdir. Fakat Sayın Bakan, suçlu olduklarını peşinen kabul etmektedir.

İçişleri Bakanı Sayın Soylu’ya Şeyh Edebali’nin çok bilinen sözünü hatırlatmakta yarar vardır. ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!’ İçişleri bakanlığı gibi en önemli ve kritik bir görevde bulunan bir bakandan sağduyulu yaklaşım göstermesi beklenirken, kendisi gibi düşünmeyen herkese lekeleyici, saldırgan ve suçlayıcı tavırla yaklaşması kendisine hiç yakışmamıştır. Bizzat İçişleri Bakanlığı böyle bir problemin birinci çözüm makamıdır. Bu nedenle Sayın Soylu’nun sorumlu devlet adamlarından beklendiği gibi kavrayıcı, kapsayıcı ve sorun çözücü bakış açısıyla davranması gerekir.

Yaşanan üzücü ve bir o kadar da vicdanları yaralayan bu tablo karşısında ölümler yaşanmasın, insanlarımız mağdur olmasın, devletimiz ülke içi ve dışında vatandaşının ölümünü izleyen ve hızlandıran duruma düşürülmesin hassasiyeti içerisinde hareket ederek sorumluluk alan 111 kişinin bazı terör örgütlerinin ismi verilerek doğrudan terör ile bağdaştırılması da asla kabul edilemez.

İçişleri Bakanı’nın, 'insanlar ölmesin ve her alanda hukuk devleti hakim kılınsın' çağrısını terör destekçiliği olarak anlatması sorunlu bir anlayıştır. Atalarımızın dediği gibi ‘kötü söz sahibine aittir.’ Ayrıca cadı avına dönüşen, fiili olarak darbe girişimi sonlandırılmasına rağmen, hukuka ve insan haklarına aykırı bir şekilde yürürlüğü devam ettirilen OHAL’in sonlandırılması ve ülkemizin KHK'lerle yönetilmesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Bu vesile ile haksızlığa uğradığını düşünerek seslerini duyurmak için açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça şahsında bütün mağdurların, mazlumların sesinin duyulmasını destekliyor, bu hassasiyeti gösteren ve o metne imza koyan 111 kişiye yönelik İçişleri Bakanı Soylu’nun talihsiz ve vahim açıklamasını kınıyor ve protesto ediyoruz.

Bursa Barosu Başkanlığı