BASINA VE KAMUOYUNA;
09.11.2017
Sevgili basın emekçileri, sevgili meslektaşlarım;
Ülkemiz, demokratik laik hukuk devletinin temel ilkelerinin gün be gün yok edilmeye çalışıldığı, savunma hakkı, yargı bağımsızlığı , adil yargılanma hakkı , basın özgürlüğü ile halkın haber ve bilgi alma hakkı ile temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlamalara tabi tutulduğu, gerek yasal düzenlemeler gerekse de fiili uygulamalarla yurttaşların hak arama özgürlüğünün temsilcisi olan avukatlara yönelik engellemelerin, fiili saldırıların hiç olmadığı kadar attığı bir süreçten geçmektedir. Hukuk ve demokrasi tarihinin belki de en karanlık günlerini yaşamaktayız.
15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra ise Olağanüstü Halin ilan edilmesini müteakip çıkarılan KHK ve yapılan uygulamalarla ülkemizde Hukuk Güvenliği adeta ortadan kaldırılmış, OHAL süresince yayınlanan ve yine bu süreçle sınırlı olarak uygulanması gereken KHK lerin kalıcı hale getirilerek, adeta meclis devre dışı bırakılmıştır. Bu süreçte hukuka aykırı birçok düzenleme mahkemelerce verilen ‘adil’ olmaktan uzak kararlar, kamuda gerekçe gösterilmeksizin gerçekleştirilen görevden alma ve ihraçlar, Gazetecilere, Akademisyenlere, avukatlara, hakim ve savcılara yönelik baskı, hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama, gibi bir çok uygulama ile kişi ve kurumlarda ağır ve telafisi güç zararlara ve hak ihlallerine yol açmıştır.
Anayasa ve Uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış İfade ve düşünce özgürlüğü, Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ise kullanılamaz hale gelmiştir. İfade özgürlüğü iktidardan, hâkim düşünceden yana kullanıldığında sınırsız şekilde kabul görmekte iken Muhalif kişi ve kurumların bu hakkın kullanımı dahilindeki tüm söz ve faaliyetleri devlet güvenliğine karşı addedilerek, engellenmektedir. Cumhuriyet Gazetesi Davasında olduğu gibi, Hukuka uygun delil toplama kaygısı dahi güdülmeden, temellendirilmemiş iddialar ile, haksız davalar açılmakta, görevi halkın haber almasını temin etme olan gazeteciler mesleki faaliyetleri nedeniyle “koşulları bulunmamasına rağmen” hukuka aykırı bir şekilde tutuklu olarak yargılanmaktadırlar. Gazetecilere yönelik bu haksız tutuklamalar, tutuklama olmasa dahi haksız olarak açılan davalar, sansür, işten atılma gibi müdahaleler ile baskı altına alınmaları esasen Basın özgürlüğüne ve dolayısıyla halkın haber alma özgürlüğüne yönelik olup, Basın emekçilere yönelik tüm bu haksız uygulamaları kabul etmediğimizi kamuoyu ile tekrar paylaşıyoruz.
Sevgili basın emekçileri; Gelinen süreçte baskı altında olan sadece gazeteciler değildir. Halkın hak arama özgürlüğünün temsilcisi ve yılmaz savunucu olan Avukatlara yönelik saldırılar da vahim boyutlara ulaşmıştır. Avukatlar yok sayılmaya, yargının kurucu unsuru olduğu unutturulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde yüzlerce avukat halen tutuklu olarak yargılanmaktadır. Tekrar hatırlatıyoruz ki; Avukatlar baktıkları davalarla ve müvekkilleri ile özdeşleştirilemezler. Savunma makamını temsil eden avukatların seçecekleri işlerine ve savunma biçimlerine müdahale edilemez. Bu bağlamda birçok meslektaşımız hakkında mesleki faaliyetleri nedeniyle, hukuka aykırı bir şekilde soruşturma açılmakta, tutuklu yargılanmakta, birçok meslektaşımız hakkında da ‘’kısıtlama’’ kararı verilerek savunma görevini ifa etmeleri engellenmektedir. Özellikle KHK sürecinde yapılan Anayasa’ya ve Yasalara aykırı birçok düzenleme ile adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş ve savunma mesleğinin icrası kısıtlanmıştır.
Ne yazık Bağımsız ve Tarafsız Yargıya, yargıçlık teminatına ve dolayısıyla da adil yargılanma hakkı ve halkımızın adalete erişim hakkına yönelik saldırıların vardığı nokta dehşet vericidir. Yüksek Yargı üyelerinin söz ve davranışları ile siyasi polemiklere girmesi halkın adalete olan inancını daha da zedelemektedir. Bazı Yüksek yargı mensuplarının bu tutumlarını cübbelerinde delik aramaya, el pençe divan durmaya kadar götürmeleri ise ‘Bağımsız ve tarafsız Yargımızın’ olduğu söylemlerinin ne kadar içi boş olduğunu ortaya koymaktadır. Yargıya Siyasiler tarafından yapılan müdahaleler ise apaçık ortadadır. Bazı Yargıçlar ise ihraç, atama, sürgün gibi Hakimlik teminatına aykırı uygulamalarla baskı altına alınmaktadır. Bu koşullarda Bağımsız ve tarafsız bir Yargı ile Mahkemelerce Adaletli karar verilmesinin mümkün olmadığı açıktır. Bağımsız ve Tarafsız Yargı; Hukuk Devletinin ve Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bugün yargı üzerinde oluşturulan siyasi baskı yargı mensuplarının somut verilere dayanmaksızın toplumda kaygı verici ve infial yaratan kararlar vermesine yol açmaktadır.
Tüm olumsuz koşullar içerisinde avukatların dolayısı ile yurttaşın savunma hakkı kısıtlanırken bir de yaşam hakkına yönelik silahlı saldırılar ardı ardına gelmeye başlamıştır. Avukatlar bürosunda, kollukta, keşifte, adliyede, haciz mahallerinde ve hatta duruşma salonlarında sözlü, fiili ve silahlı saldırılara maruz kalmaktadırlar. En son olarak da İstanbul’da bir meslektaşımız silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmiştir. Biz Avukatlara karşı gerçekleştirilmiş, cehaletten, şiddetten ve kandan beslenen failler nerdeyse yaşamlarındaki bütün olumsuzlukları avukata fatura etmiş, cana kast etmiş ve kan dökmüşlerdir. Bu vahim tablo yanında bir de toplumun avukatlara yönelik gerçekleşen haksız eylemleri kanıksaması, basit, sıradan günlük olaylar gibi görmeye başlaması da maalesef mesleğin gün geçtikçe yapılamaz hale getirilmeye çalışıldığını göstermektedir.
Avukatlara sırf görevinden ve mesleki faaliyeti kapsamında üstlendiği işlerden dolayı yapılan alçakça saldırılar kabul edilemez. Her seferinde tekrarlamamıza rağmen anlaşılması için bir kez daha yinelemek istiyoruz ki; Avukat temsil ettiği müvekkiline ait dosyanın da, uyuşmazlığın da tarafı değildir. Avukatları takip ettiği dosyadaki uyuşmazlıkla özdeşleştiren ve adeta dosyanın tarafı gibi görerek, sözlü, fiili ve silahlı saldırıda bulunan sakat anlayışı ve bu anlayışı besleyen algı mühendisliğini kınıyoruz.
Bursa özelinde meslektaşlarımıza yönelik olarak son 4 ayda biri ölümle sonuçlanan 4 ayrı silahlı saldırı gerçekleştirilmiştir. İntihar ederek kendi cezasını kendi kesen katil dışında diğer üç olayın zanlıları bir gün bile tutuklanmamış, hiçbir bedel ödememişlerdir. Benzer şiddet iklimi ülkemizin birçok yerinde de yaşanmakta olup görevleri nedeniyle silahlı saldırıya uğrayan meslektaşlarımız ne yazık ki yaralanmış ve öldürülmüşlerdir.
Her yurttaşın “ki somut olaydaki zanlıların dahi” hakkını, hukukunu savunan, adalet arayışında yol göstericisi ve temsilcisi olan avukatlara ihtiyacı vardır. Çünkü yargının üç kurucu unsurundan biri olan Avukat olmadan savunma, savunma olmadan Adalet olmaz. Tüm bunlara rağmen avukatlık mesleğine yönelik sistemli ve bilinçli bir şekilde değersiz kılma ve itibarsızlaştırmaya yönelik faaliyetler ara vermeksizin devam etmektedir. Heryerden gelen bu saldırılarla, bağımsız savunmanın sesini kısmak, güçsüz kılmak ve etkisizleştirmek istendiği gün gibi açıktır.
Sevgili meslektaşlarım; Ne yazık ki geldiğimiz nokta; Hukukun Üstünlüğünü savunan biz Hukukçular ve Avukatların Meslek Örgütü Barolar tarafından kesinlikle kabul edilemez bir hal almıştır.
Hukuka, demokrasiye, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklere, Basın özgürlüğüne, Halkın Haber Alma Özgürlüğüne, İfade ve Düşünce Özgürlüğüne sahip çıkmak; savunma hakkı, adil yargılanma hakkı, yargıçlık teminatı, doğal yargıç ilkesi, masumiyet karinesi ile yargı bağımsızlığını ve mesleğimizi savunmak Avukatların görevidir. Bu karanlık günlerde, Hukuksuzluğa karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz.
Barolarımız ve özelinde Bursa Barosu, öğretilmiş cehalete ve yaratılan şiddet iklimine rağmen avukatlara yönelik tehdit, baskı, fiili ve silahlı saldırıların karşısında yer alacak, bu sakat anlayış ve davranışlarla mücadeleye devam edecektir. Bu nedenle, adalet nöbetinin 32. Haftası tüm kamuoyunu hukuktan yana tavır koymaya, hukuksuzluğa karşı durmaya, birlik olmaya ve duyarlılığı arttırmaya çağırıyoruz.09/11/2017
Av.Gürkan ALTUN Bursa Barosu Başkanı
|