2008 - 2009 ADLİ YILI AÇILIŞ TÖRENİ, 8 EYLÜL 2008 TARİHİNDE ADALET SARAYI BAHÇESİNDEKİ ATATÜRK ANITI’NA ÇELENKLERİN KONULMASI, SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞI OKUNMASININ ARDINDAN, AÇILIŞ KONUŞMALARIYLA DEVAM ETTİ. (08.09.2008)
Bu Haberi | | Bu Haberi | |
2008 - 2009 ADLİ YILI AÇILDI
2008 - 2009 ADLİ YILI AÇILIŞ TÖRENİ, 8 EYLÜL 2008 TARİHİNDE ADALET SARAYI BAHÇESİNDEKİ ATATÜRK ANITI’NA ÇELENKLERİN KONULMASI, SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞI OKUNMASININ ARDINDAN, AÇILIŞ KONUŞMALARIYLA DEVAM ETTİ.
Adliye Sarayı bahçesinde düzenlenen törene, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Er, Bursa Barosu Başkanı Asude Şenol, Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Necati Türe, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Ertuğrul Yılmaz, Bursa Emniyet Müdürü Tahsin Demir, Işıklar Askeri Hava Lisesi Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay Mehmet Eldem, hakim, savcılar ve avukatlar ile adliye çalışanları katıldı.
2008-2009 ADLİ YIL AÇILIŞ KONUŞMASI
Yeni adli yılın başlangıcındayız.
Geçtiğimiz yıl boyunca toplumun tüm kesimlerinde en çok konuşulan konu “hukuk” oldu.
Anayasa, yasalar, mahkeme kararları ve iddianameler, TV’lerde, gazetelerde, evlerde, işyerlerinde, sokakta, dolmuşta, kahvede sürekli yorumlandı, tartışıldı.
Hukuk devleti olmanın başta gelen koşullarından biri hukukun günlük yaşamın bir parçası haline gelebilmesidir.
Ancak geçtiğimiz yıl tanık olduğumuz hukuk odaklı tartışmalar, hukukun gelişmesi, olgunlaşması, yerleşmesi ve demokratikleşmesine değil, belli siyasi amaçların gerçekleşmesine yönelik olarak yaşatıldı.
Hukukun siyasi amaçlar için kullanılmasıyla, “hukuk adına” ama “hukuk üzerine” oynanan oyunlarla, devletin dayanması gereken temel, yani hukuk zedelenmekte, zayıflamaktadır.
Bu ise bir devlet için bölünmekle eşdeğer bir tehlike yaratmaktadır.
Anayasa, Cumhuriyetimizi, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlamaktadır.
Gerçek bir hukuk devletinin zorunlu ön koşulu gerçek bir demokrasidir.
Çünkü ancak, halkın dışında hazırlanan metinlerin değil, katkıda bulunduğu, benimsediği, birey ve toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren düzenlemelerin yasa halini aldığı toplumlar için hukuk devleti olma şansı vardır. Hukuk devleti olmanın bir başka öncelikli koşulu ise yargı organının yapısıdır.
Yargı mutlak olarak, tarafsız, bağımsız ve demokratik olmalıdır.
Yargının demokratikliği, halkın mahkeme kararlarına veya mahkemelerin oluşumuna katkısı, müdahalesi anlamında değildir. Onun tarafsızlık ve bağımsızlığını güvence altına alacak bir işleyiş ve düşünce sistemidir.
Yargının demokratikleşmesini sağlayacak en önemli unsur ise, yargılama sürecinin devlet ve millet tarafına, yani donanımlı güçlerine karşı, yalnız ve güçsüz olan bireyi savunan avukatlardır.
Yargı, savunma hakkının kutsallığına yakışır şekilde özgürce kullanılabildiği ölçüde adil ve demokratik olacaktır.
Bunun için de teoride hep söylenegelen savcı-avukat-yargıç üçlemesinin, arada bir hiyerarşi olmaksızın mutlak eşitliği kuralına istisnasız uyulması gerekir.
Oysa, uygulamada bu zorunluluğa uymanın bir istisna olduğunu görüyoruz.
Örneğin, Bursa’da yeni bir Adliye Sarayı ihtiyacı nedeniyle yer aranırken bu konuda somut önerilerimizi kroki ve planlarla bir dosya olarak sunduğumuz Adalet Bakanı da, onun adına yetki kullanan yargı görevlileri de Bursa Barosu ve onun üyesi olan avukatların görüşlerini almaya nezaketen bile olsa gerek duymamışlardır.
Bu davranışı, savunmayı temsil eden avukatlara yönelik ciddi bir dışlama, dolayısıyla yargının bütünlüğü adına çok vahim bir hata olarak değerlendiriyor ve yadırgıyoruz.
Adliye sadece hakim ve savcılara değil, aynı derecede avukatlara, vatandaşlara ve çalışanlara da aittir ve her birinin adliye üzerinde söz hakkı vardır.
Adalet bakanı da sadece yargının bir bölümünün değil, tüm unsurlarının güçlendirilmesi ve sağlıklı bir şekilde çalışmasının olanaklarını sağlamakla görevlidir.
Yeni Adli Yılın bu konulara çözüm getirmeyeceğini görüyor ama mücadelemiz, kararlılığımız ve umudumuzun süreceğini belirtiyorum.
Av.Asude Şenol Bursa Barosu Başkanı
|