BURSA BAROSU

BASIN AÇIKLAMASI - 28.01.2019 - 2018 YILINDA ARABULUCULUK (28.01.2019)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle




BASIN AÇIKLAMASI
28.01.2019

2018 YILINDA ARABULUCULUK

01.01.2018 tarihi itibariyle 7036 sayılı kanunun 3. maddesi ile birkaç istisna dışındaki işçilik alacakları ve işe iade konulu iş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulaması başlamış oldu.

Esasen, Bakanlığın 3-4 yıldır ısrarla istediği bu yöntem özellikle iş ve usul hukukçularınca uzun uzun tartışılmış ve birçok kesim tarafından oldukça ağır şekillerde eleştirilmiş, bu yöndeki düzenlemelerden geri dönülmesi veyahut hiç değilse iyileştirici bir takım ilave düzenlemeler yapılması istenilmiştir. Hemen her kesimden gelen geçmiş tarihlerdeki eleştirileri burada yeniden tekrarlamıyoruz. 7036 sayılı kanun henüz tasarı halindeyken Bursa Barosu olarak biz de Adalet Bakanlığı’na bu konuda görüş ve önerilerimizi yazılı olarak iletmiş, tasarıdaki yanlış ve eksik hususlara ilişkin bir de basın açıklaması yapmıştık. Bugünkü açıklamalarımız ise yine bu eksende ama 7036 sayılı kanunun yürürlükte olduğu bu 1 yıllık süreçteki gelişmelerle ilgili olacaktır.

Tartışmalarla birlikte iş uyuşmazlıkları açısından bir milat olan “zorunlu arabuluculuk” uygulaması 01.01.2018 günü yürürlüğe girmiş oldu. Uygulama kapsamında kalmak istemeyen birçok işçi 2017 yılının son haftalarında dava açmak için mahkeme vezneleri önünde sıra oluşturdu. Bu görüntü bile tek başına oldukça anlamlıydı.

Zorunlu arabuluculuk uygulamasını etkin ve bilinebilir hale getirebilmek için bu süreçte çok ciddi kaynak harcandı. Adliyelerde arabuluculuğa övgüler yağdıran afişlerden tutun, ulusal radyo ve televizyonlarda yayınlanan arabuluculuğun türlü faydalarını anlatan kamu spotlarına kadar… Arabuluculuk Daire Başkanlığı da (ADB) bu bir yıllık sürede oldukça aktif ve agresif bir çalışma yürüttü. Daire başkanlığı neredeyse her bir arabulucuya, her bir arabuluculuk tutanağı içeriğine kadar süreci her açıdan sıkı takibe aldı.

Dairenin yanı sıra diğer kamu kurumları ve işveren örgütleri de arabuluculuğun tanıtımı ve uygulamasının işlevsel hale getirilmesi için yıl içinde bir dizi etkinlikler düzenledi. Bunların en çarpıcı olanı ise kuşkusuz TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun 2018/Mayıs ayında 5. kez başkanlığa seçildiği genel kurulda yaptığı konuşmada, zorunlu arabuluculuk uygulamasına dair tüm samimiyetiyle söylediği sözleri oldu.

7036 sayılı kanun çıkmıştı çıkmasına ama henüz kanunun uygulanmasına dair ortada yönetmelik yoktu. Üstelik bu konuda özel kanun niteliği taşıyan 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin üzerinden tam 6 yıl geçmişti. Nihayet 02.06.2018 tarihinde arabuluculuk uygulamalarına ilişkin bir yönetmelik yayınlandı. Kanunun sıkıntılı düzenlemeleri yönetmeliğin ruhuna da olduğu gibi yansıtıldı. Ancak yönetmelikte kanunda bulunmayan hukuk dışı başka komplikasyonlar da oldu. Örneğin yönetmelik, arabulucudan doğrudan doğruya asille görüşmesini, uyuşmazlığın esaslarını asilden öğrenmesini, uyuşmazlığın çözüm yollarını da bizzat asille konuşmasını isteyen, vekili de adeta sürecin dışına itmeye çalışan düzenlemeler içermektedir. İşin daha da vahimi özellikle Avukatlık Kanunu’na aykırı olduğunu düşündüğümüz yönetmelikteki düzenlemelerin arabuluculuk görevi üstlenmiş avukatlar eliyle yapılmasının istenmesiydi. Ancak birçok avukat arkadaşımızın yönetmeliğin bu hukuk dışı düzenlemelerine şu ana kadar itibar etmediğini de burada söylemeliyiz.

Yıl içindeki diğer bir gelişme ise 7036 sayılı kanunun birçok maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) açılmış olan davanın ret ile sonuçlanmasıydı. Birçok hukukçu en azından 7036 sayılı kanunun bazı maddelerinin AYM tarafından iptal edileceğini bekliyordu. Zira AYM’nin verdiği 2013 yılındaki kararda, 6325 sayılı kanundaki ihtiyari arabuluculuk uygulamalarının başlangıcının zorunlu olmamasına ve yargıya başvuru yolunun da her zaman açık olmasına vurgu yapılmış, arabuluculuk sürecinin başlangıcının ve sürece katılımın zorunlu olmaması önemsenerek buna ilişkin iptal talepleri reddedilmişti. 7036 sayılı kanun ise arabuluculuğa başvuruyu dava şartı sayarak zorunlu hale getirdiği gibi, sürece katılmamayı da oldukça ağır yaptırımlara bağlamaktaydı. Ancak AYM, geçmişteki kararına rağmen 7036 sayılı kanunun bazı maddelerinin iptali için açılmış davayı da 11.07.2018 tarihli kararıyla reddetti. AYM’nin 11.07.2018 tarihli kararındaki şu tespitler ilgi çekicidir;

“…İş hukuku alanındaki bazı uyuşmazlıkların dava yoluyla mahkemeler tarafından esas yönünden incelenebilmesinin arabulucuya başvurma koşuluna bağlanması, hak arama hürriyeti ve bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama niteliğindedir…” Görüldüğü gibi yüksek mahkeme de zorunlu arabuluculuk düzenlemesini hak arama hürriyeti ve bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama niteliğinde kabul etmiş, ancak düzenlemeyi iptal etme yoluna gitmemiştir. Yüksek mahkeme kararından da, arabuluculuk düzenlemesinin hak ve özgürlükleri arttıran ileri bir düzenleme değil, bu haklara sınırlamalar getiren geri bir düzenleme olduğu sonucuna varılabilmektedir.

Kamu kurumlarınca açıklanan bilgilerden, 31.12.2018 tarihi itibariyle 1 yılda toplam 354.333 arabuluculuk başvurusu yapıldığı, bunun 234.327’sinin anlaşmayla sonuçlandığı, 104.272’sinde ise anlaşma sağlanmadığını, 15.734 başvurunun ise halen müzakere masasında olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Yine açıklamalarda 2017 yılında iş mahkemelerinde 210.000 dava açılmasına karşın 2018 yılında açılan dava sayısının sadece 92.482 olduğu da belirtiliyor. Söz konusu haberlerin daire ve Adalet Bakanlığı’nın sosyal medya hesaplarında da paylaşıldığı görülmektedir.

Bu verilere göre her 10 işçi-işveren uyuşmazlığından neredeyse 7’sinin anlaşmayla bitmiş olduğu anlamı çıkmaktadır ki, bu oran gerçekten de oldukça yüksek ve bizim için bir o kadar da şaşırtıcıdır. Yine açılan dava sayılarına ilişkin haberdeki veriler de oldukça iddialı olup, tartışılmaya da muhtaçtır.

Bu bakımdan biz de bazı araştırmalar yapıp, kamu kurumlarının paylaştığı bu verileri başka açılardan da teyit etmek istedik. Ancak bu çok kolay olmadı. Zira yukarıda da değindiğimiz gibi resmi olarak açıklanmış çok fazla veri olmadığı gibi, ajanslar yoluyla aktarılan verilerin içerikleri de açıklanmış değildir. Örneğin anlaşma ile sonuçlanan başvuruların hangi talepleri içerdiği, hangi talepler üzerinde anlaşma sağlandığı, başvuru yapanların vekil ile temsilinin ve anlaşma yapılan/yapılmayan dosyalardaki vekil temsil oranları gibi veriler bilinmediği gibi, sürecin gizli olması nedeniyle bu verilere ulaşılmamız da mümkün görünmemektedir. Bu nedenle yapılan başvurular ve başvuruların anlaşma ile sonuçlanıp sonuçlanmadığı üzerinden çıkarılacak sonuçlar bize nitelikli bir değerlendirme yapma imkanı vermeyecektir.

Bizim ulaştığımız verilere gelince; Adli Sicil İstatistik Kurumu verilerine göre, iş mahkemelerinde zorunlu arabuluculuk uygulamasının henüz başlamadığı 2016 yılında toplam 241.856, 2017 yılında ise toplam 227.449 dava açılmıştır. Bunların bir kısmının ek dava olduğu düşünüldüğünde 1 yıl içinde iş mahkemelerine yansıyan işçi-işveren uyuşmazlıklarının 200.000 civarındadır. Artık her ilde veya iş uyuşmazlıklarının yoğun olduğu ilçelerde iş mahkemelerinin açıldığı ve görev/yetki açısından bu ihtisas mahkemelerinin hemen her ilçedeki uyuşmazlıkları da içine aldığı gerçeği karşısında Asliye veya Sulh Mahkemeleri gibi genel görevli mahkemelerde açılan iş uyuşmazlıklarına ilişkin dava sayılarının istatistiklere esaslı bir etkisi de olmayacaktır.

Bursa ilinde iş mahkemelerine açılmış dava sayısı 2016 yılında 7669, 2017 yılında ise 7723 iken, 2018 yılında bu sayı 6152 olmuştur. Ancak 01.01.2018 tarihinden itibaren arabuluculuk müzakereleri nedeniyle davaların 1 ay kadar geç açılabildiği dikkate alındığında 2018 yılına dair uyuşmazlıkların % 10’luk kısmının 2019/Ocak ayında davaya dönüşeceği malumdur. Bu durum dikkate alındığında Bursa ilinde 2018 yılında açılan iş davaları sayısında önceki yıllara göre sadece % 13 civarında düşüş olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Daha geçen ay iş yoğunluğundan dolayı 3 ayrı iş hakiminin Bursa’da görev yapmaya başlamış olması da iş yoğunluğunun geçmiş yıllara göre azalmadığının, aksine arttığının önemli bir diğer göstergesidir.

2018 yılı içinde Bursa Arabuluculuk Bürosu’na yapılan başvuru sayısı 12000 civarında olmuş ve bunlardan sadece 2800’ü anlaşma ile sonuçlanmıştır. Buna göre Bursa’daki arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma oranı % 20’lerde kalmıştır.

Bursa’ya ilişkin somut verilerden anlaşıldığı üzere, zorunlu arabuluculuk kapsamındaki anlaşma oranı % 20’ler seviyesinde kalmış, açılan dava sayıları açısından ise sadece % 13 civarında bir düşüş ortaya çıkmıştır. Bu durumda iş uyuşmazlıklarına ilişkin 350.000’i aşkın arabuluculuk başvurusu yapıldığı, % 70 oranında anlaşma sağlandığı yönündeki haberlerin yorumunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Zorunlu arabuluculuğa tabi olmayan uyuşmazlıkları da bu sayıya eklediğimizde, zorunlu arabuluculuk uygulaması ile birlikte iş uyuşmazlıklarının sayısında azalma değil, aksine çok ciddi artış gerçekleştiği görülmektedir.

Sonuç olarak; 7036 sayılı kanunun temel amacı, iş mahkemelerinde açılan dava sayısını azaltmaktı.  Bu yönde amaç/hedef gütmenin elbette anlaşılabilir bir yanı vardır. Fakat açılan dava sayılarını azaltmak için belirlenmiş yöntemlerin adaleti zedeleyici, hakka ulaşmayı zorlaştırıcı olmaması elzemdir. Hukukçular olarak bizlerin talep ve beklentisi; açılan dava sayılarını azaltmak için dava açma koşullarını zorlaştırıcı kanuni düzenlemeler yerine, mağdur tarafın dava açma gereği duymadan da hakkını almasını sağlayıcı/kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılması yönündedir. Taraflara hak kayıpları yaşatmadan ve adalete erişimi de zorlaştırmadan dava sayılarını azaltacak birçok başka çözüm yolları vardır! Ancak bu tür çözüm yolları benimsenmesi yerine 7036 sayılı kanunla alternatif çözüm yolu denilerek zorunlu arabuluculuk yöntemi benimsenmiştir.

Kamuoyuna açıklanan veri ve istatistiklerle, bizim elimizdeki somut veriler uyuşmamaktadır. Anlaşma yapılan uyuşmazlıkların içerikleri de bilinmemektedir. Bu tablodan 1 yıllık uygulama sürecine ilişkin bizim tarafımızdan çıkarılmış olumlu bir sonuç yoktur.

Hak arama hürriyeti ve adalete erişime sınırlamalar getirdiği yüksek mahkeme tarafından da kabul edilmiş olan zorunlu arabuluculuk düzenlemesinin belli bir oranda davaları azaltmış olması bizi olumlu düşündürmeye yetmemektedir. Bunca harcama, teşvik ve tanıtıma rağmen dava sayılarında önemli bir azalma olmadığı ortadadır. Tam aksine sadece 1 yıldaki 350.000’i aşkın başvurunun uyuşmazlığın taraflarına, hazineye ve elbette topluma ağır bir maddi külfeti olmuştur. Arabuluculuk asgari ücretlerinin 2019 yılında fahiş şekilde arttırıldığı göz önüne alındığında taraflara ve hazineye yüklenen maddi külfetin önümüzdeki dönemde çok daha ağırlaşacağı açıktır.

Zorunlu arabuluculuk müessesesinin bir yıllık uygulama süreci sonunda yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Özellikle kanun koyucunun bizzat kendisi tarafından yargılamanın hantal ve sosyal barışı bozucu bir faaliyet olarak nitelendirilmesi ve varlığı herkes tarafından kabul edilen bu problemleri gidermesi yerine sorunların çözümünü amaçlamayan sınırlayıcı ve zorlayıcı düzenlemeler yapmasını son derece sakıncalı bulmaktayız.

Sistemin sağlıklı işlemesi için, hak ve hürriyetlere sınırlama getirdiği yüksek mahkeme tarafından da kabul edilmiş olan ve taraflara, hazineye ve topluma ağır maddi külfetler yükleyen zorunlu arabuluculuk uygulamasından dönülerek, 7036 sayılı kanundan önce olduğu gibi arabuluculuk başvurusunun ihtiyari şekilde devam etmesini istiyoruz. Zorunlu arabuluculuk uygulamasına devam edilecekse bile arabuluculuk müracaatının HMK’nın 115/2. maddesi çerçevesinde yargılama sonuna kadar her zaman ikmalinin mümkün olabilecek şekilde bir dava şartına dönüştürülmesi gerektiğine inanıyoruz. 

Arabuluculuk Bürosu’na başvurudan son tutanağın düzenlendiği ana kadar avukatsız temsilin engellenmesi de hukuk düzeninin korunması için hayati önemdedir. Maddi gücü olmayanlara, arabuluculuk ofisleri/dairesi tarafından (adli yardım/hazine bütçesinden karşılanmak üzere avukat atanması gerekmekte olup, Avukatlık Kanunu’na aykırı hiçbir uygulamayı kabul etmediğimizi de buradan kamuoyuna duyuruyoruz.

Saygılarımızla…

Bursa Barosu Başkanlığı


 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23