|
Her türlü insanlık değerinin sorumsuzca tüketildiği günümüz dünyasında; yeni bir yıla girerken yeni umutları içinde barındıran sıradan insanlar, önce barış umutlarını yitirdiler.
Ortadoğu’da birkaç günden beri oluk oluk kan akıyor. 400’e yakın insan, İsrail’in sözde Hamas karargahlarına karşı kullandığı orantısız güç ile yaşamını yitirdi, yüzlerce insan ise savaşın izlerini hem ruhunda hem de bedeninde yaşamı boyunca taşımaya mahkum oldu. Tüm insanlığın gözleri önünde yaşanan bu vahşete tepkisiz kalamayız.
“Henüz savaşın başındayız, kara harekatı yakın” diyen ve daha büyük katliamları pervasızca haber veren İsrail’i şiddetle kınıyoruz. Tarihte topyekün katliamlara uğramış bir halkın, masum insanları ve çocukları gözünü kırpmadan katlediyor olmasını ayrıca üzüntü ve kaygıyla izliyoruz.
Son 5 gündür yaşananları, televizyon ekranları ve gazetelerden tüylerimiz ürpererek izleyen bizler, Ortadoğu halkları üzerinde oynanan oyunları çok net görebiliyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgeye yönelik hesaplarını yürüten figüranlar da gün gelecek kanın kanı doğurduğu gerçeği karşısında akıttıkları kanda boğulacaklardır.
Gelişmeler kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır. İsrail’in Filistin topraklarına savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği saldırıların yakında kara harekâtıyla süreceğinin işaretleri verilmişken, İran’ın Gazze Şeridi’nde savaşmak üzere gönüllü toplaması, ateş çemberinin kısa zamanda geniş bir bölgeye yayılacağının da işaretidir.
Ortadoğunun; yaşanan küresel kriz ile birlikte bir dünya savaşının odağı olmaması için tüm bölge ülkeleri ve hatta dünya ülkeleri acilen harekete geçmelidir.
Ateşkes konusundaki çabalar yetersiz kalır da alevler yayılmaya devam ederse, Lübnan, Suriye, İran ve Türkiye’yi de yakması kaçınılmaz hale gelir. Savaşın bu boyutlara ulaşmaması, derhal ateşkes sağlanması için diplomatik girişimlerin hızlandırılması gerekmektedir.
Bu çerçevede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkacağı Ortadoğu turu programında İsrail’in yer almaması “nafile” çaba olacaktır. Sadece Suriye, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan’ı kapsayan bu tur, göstermelik olmaktan öte geçmeyecektir.
Nitekim İsrail’in saldırısından kısa bir süre önce Türkiye-Mısır-İsrail üçgenindeki diplomatik ziyaretlerin içeriği kamuoyunca bilinmemektedir. Türkiye’nin İsrail ile pek çok alanda ortaklık yürüttüğü dikkate alınırsa, Mısır ile birlikte giriştiği “sözde arabuluculuk” faaliyetleri ve “derhal ateşkes sağlanmalıdır” şeklindeki çağrılarıyla iki ülke de inandırıcı olamamaktadır.
Hükümet, Filistin’de daha fazla kan dökülmemesi için samimi ve gerçekçi politikalar üretmeli ve her durumda tercihini insanlık ve barıştan yana yapmalıdır. Türkiye’nin derdi günübirlik çıkarlar olmamalı, Ortadoğu’da kalıcı barış için daha fazla çaba harcamalıdır.
Komşumuzda yangın varken bu yangından zarar görmeden kurtulmak mümkün değildir. Ortadoğunun konumu ve yapısı düşünüldüğünde tüm dünyanın yangın yerine dönmemesi için kınamaktan ve dua etmekten başka yollara başvurulmalıdır.
Av. Zeki KAHRAMAN
Bursa Barosu Başkanı
|
