BURSA BAROSU

Bursa Barosu Avukatları Makedonya ve Yunanistan'ı gezdi. (15.05.2009)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle


Gezi Fotoğrafları için tıklayın...


Avukatlar Yunanistan ve Makedonya’yı gezdi
 
Nerede doğduysanız ya da nerede yaşıyorsanız, gün geliyor atalarınızın ayak bastığı, yüzyıllarca yaşadığı toprakları görme isteği depreşiyor içinizde… Eğer sizi çeken bir şeyler varsa, iki üç kuşak geriden alıp bugüne ulaştığınızda mutlaka bir yakınınızı bulmanız mümkün o topraklarda…
Yunanistan ve Makedonya’dan söz ediyoruz. O kadar bizden ki oralar ve o kadar oralara aidiz ki…
Dağların tepelerine, şehirlerin en yüksek noktalarına devasa haçlar kondursalar da, şehirlerde yüksek binaların arasında kalmış, çoğunluğu Müslüman köylerdeki beyaz minarelerinde ezanları susmamış Evladı Fatihan hala oralarda…
Bursalı 22 avukat, eşleri ve yakınlarıyla birlikte geçenlerde o topraklardaydı. Otobüsle çıkılan toplam 2 bin 200 kilometrelik yolda önce Yunanistan’ı geçiyor grup… Sınır geçişinde asla “Makedonya’ya gidiyoruz” denmeyecek, “Üsküp’e gidiyoruz” denecek. Zira komşu, Makedonya’yı kendi toprağı sayıyor ve bu devletin varlığını inkar ediyor.
Yunanistan-Makedonya arasındaki Niki sınır kapısında işlemler yapılırken yakından ayin sesi geliyor. Makam, tını Kuran okunduğu çağrışımı yapıyor herkeste…
 
ATATÜRKÜN MANEVİ
HUZURUNDA SAYGI
 
Sınırı geçtikten sonra ilk durak Bitola… Yani bildiğimiz adıyla Manastır… Yani, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün okuduğu askeri okulun bulunduğu şehir…
23 Nisan günü bu okuldaki anı odasında bulunmak çok anlamlı… Bursa Barosu Başkanı Avukat Zeki Kahraman, anı defterine şunları yazıyor:
“Sevgili Atam;
Cumhuriyetin ve devrimlerinin savunucusu ve koruyucusu Bursa Barosu avukatları ile senin maneviyatınla birlikte olmaktan büyük onur duydum. Ulusal egemenliğin Türk ulusuna verildiği bugünde Cumhuriyetini ve devrimlerini sonsuza kadar koruma karar ve azmi ile manevi huzurunda saygı ile eğiliyorum.”
Burada, Atatürk’ün öğrencilik yıllarından bahsediyor rehberlerimiz. Mustafa’ya aşık Eleni Karinte’nin mektubu okunuyor.
“Kemal Atatürk’e, herhangi bir zamanda ve yerde;
Çok seneler geçti, ben halen her gün senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan beni hatırla ve kağıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu kopar ve kendisine sor: İnanabiliyor mu ki, Manastırlı bir Eleni Karinte, bir günlük tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır? Ve benim seni sevdiğim kadar o kadını seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme, senin kadar mutlu olmasını diliyorum. Fakat balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum.
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, senin Eleni Karinte…”
Mustafa Kemal’e platonik aşkın satırlara yansımış hali “vay be, aşka bak” dedirtiyor dinleyenlere…
 
ELVEDA RUMELİ DİZİSİ
OYUNCULARIYLA HATIRA
 
Daha sonra Manastır geziliyor. “Elveda Rumeli” adlı dizinin çekildiği Osmanlı Çarşısı, bedesten görülüyor. Öğle yemeği için mola verilen otelde, dizinin oyuncularıyla karşılaşılıyor. Gruptakiler, ünlü dizi oyuncularıyla hatıra fotoğrafı çektiriyor.
Sütçü Ramiz’i oynayan Bursalı sanatçı Erdal Özyağcılar, tam da yemek yediği sırada başına üşüşen kalabalıktan rahatsız oluyor. Çevresini saranlar hemşerisi olmasına rağmen rahatsızlığını belli etmekten kaçınmıyor Özyağcılar…
Manastır’dan çıkıp Ohri’ye geçerken, Resne kasabasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen isimlerinden Resneli Niyazi Bey’in konağı görülüyor. Ziyarete açık olan bölüm boş… Müze gibi düzenlenmiş odalar kilitli… Koridorlarda ağaçtan oyulmuş kayıklar var… Duvarlardaki “sigara içilmez” uyarısını anlamak olanaklı da “silah yasağı” anlamsız geliyor. Konakta bir oda, Makedonya Türk Kadınlar Teşkilatı’na ayrılmış…
Dışarıda otobüsün önünde bekleyen polis ise Türk… Bursa Elmasbahçeler’de oturan akrabaları varmış…
 
OHRİ’YE BAYILMAMAK ELDE DEĞİL
 
UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alan Ohrid’de, gölden bakınca Safranbolu’da sanıyor herkes kendini… Tekneyle gölde gezintiye doyum olmuyor. Gölün tertemiz suyu, balık çeşitliliği, hele yılan balığının yumurtlamak için nehirleri, okyanusu aşarak Meksika Körfezi’ne gidiş geliş hikayesi şaşırtıyor. İnci kefalinin pulları ise sedef işlemesinde kullanılıyor.
Gruptakilerden bir bölümü yürüyerek kaleye çıkıyor, bir bölümü çarşıyı geziyor. Türkçe bilen çok… Hiç yabancılık çekilmiyor. Osmanlı eseri camiler ile kiliseler, her turist grubunun mutlaka gördüğü mekanlar…
Ohrid’den sonraki durak Struga… Göl kıyısındaki otelde ilk konaklama, onca yolun yorgunluğuna derman oluyor. Gece hava soğuk… Sokaklar sessiz… Sabah yeniden yola çıkılıyor. Mavrova Dağları’nı aşarak Gostivar’a ilerliyor grup… Yolda bal molası veriliyor. Bir kiloluk kavanoz 2.5 avro, yani 5 lira… Yol üstündeki satıcı durmadan bal taşıyor evden…
Kırçova’dan geçiyoruz. Burada Müslüman-Hıristyan sayısı dengedeymiş… Yıkık dökük orta ölçekli sanayi tesisleri göze çarpıyor, komünist sistemden kalma…
Şardağ’ın zirvesindeki molada, Avukat Kemal Aslan’ın eşi Sevcan Hanım’ın lahana ve yaprak sarmaları kapışılıyor adeta… Avukat Yahya Şimşek politikacı kimliğini konuşturuyor ve “Bir dolmaya, bir de koltuğa dayanamam” diyor ki, herkes kırılıyor gülmekten…
Bu arada otobüsteki diğer hanımların hakkını da teslim edelim ki, hiç biri ikramda Sevcan Hanım’dan geri kalmıyor…
Atatürk’ün babası Ali Rıza Bey’in doğduğu Debre Kocacık Köyü yakınından geçiliyor. Bu bölge, 318 kilometre uzunluğundaki Vardar nehrinin doğduğu yer… Gostivar’a girişte Yahya Kemal Beyatlı Koleji dikkat çekiyor. “F Tipi eğitim”in, Üsküp ve Struga’dan sonra Makedonya’daki üçüncü okulu burası…
 
KALKANDELEN ALACA
CAMİİ GÖRÜLMEYE DEĞER
 
Panoramik Gostivar turundan sonra Kalkandelen’e ulaşıyor grup… Cuma saatine yakın Alaca Camii’nin önü ve içi kalabalık… Yapımında 850 bin yumurta ve hayvan kanı kullanıldığı söylenen cami rengarenk… 1492 yılında yapılmış bu cami görülmeye değer…
Harabati Baba Bektaşi Tekkesi’ne giriliyor ama bir gariplik var. Bektaşi Tekkesi’nde Cuma namazı kılınması tuhaf… Öğreniliyor ki, 2002 yılında tekkenin bir bölümü mescide dönüştürülmüş…
Bursa Barosu ekibini misafir eden Derviş Abdülmuttalip, sitemkar bir şekilde özetliyor durumu: “Sanki biz Müslüman değiliz de bizi Müslüman yapacaklar!”
Tekkede duvara asılmış, “Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe” yazılı flama dikkat çekiyor. Derviş, Bektaşiliğin engin hoşgörüsünü, ritüellerini anlatırken telefonu çalıyor. Baba Edmund arıyormuş, konuşurken ayağa kalkıyor.
 
ÜSKÜP’ÜN BURSA’DAN FARKI!
 
Bursa Barosu ekibi Üsküp’te… Öncelikle aç karınlar doyuruluyor. Hem de “Bursa Kebapçısı”nda… Sonra çarşı turu ve Osmanlı mirası camiler ve hamamları görüyor grup…
Çarşı içinde gezinirken, Türk milletvekilleriyle karşılaşılıyor. MHP’li eski sağlık bakanı Osman Durmuş, politikalarından ötürü Avukat Ömür Bulun’un hışmına uğruyor. Grupta CHP’li ve AKP’li milletvekilleri de var. Arnavutluk Milli Günü nedeniyle bu ülkeden dönerken uğramışlar Üsküp’e…
Üsküp Kalesi’nden, Vardar nehrinin uzaktan dingin görünen ama içinde anaforlar yaratan akışını ve kentin panoramik görüntüsünü nakşediyor herkes, fotoğraf makinelerinin dijital kartlarına…
Akşam olmak üzereyken Vodna Dağı’ndan Üsküp’e bakıyorsunuz ki, ha Uludağ Yolu’ndan Bursa’ya bakmışsınız, ha oradan Üsküp’e… Hiç fark yok…
Gece Vardar Nehri kıyısında Tenis Kulübü’ndeki yemekte eğlence var. Şarkılar söyleniyor, dili farklı, melodisi aynı… Dans ediliyor eşliğinde...
Üsküp’teki konaklamadan sonra sabah yeniden yola çıkılıyor. Yollarda bizdeki gibi modern dinlenme istasyonları yok. Akaryakıt istasyonlarındaki tek kabinli tuvaletlerin önünde uzun kuyruk oluşuyor. Tuvaletlerdeki iğrençliği anlatacak cümle kurmak da zor…
 
SELANİK’TE ATA’NIN EVİNDE
 
Avukatlar, aynı gün Selanik’teydi. Gezinin en heyecanlı, en anlamlı durağı… Mustafa Kemal’in doğduğu ev gezilecekti. Türk Konsolosluğu’nun da bulunduğu bahçeye arka kapıdan girildi. Ahşap ev, yılların verdiği yorgunlukla kalabalıkları kaldırmayabilirdi, o nedenle grup ikiye bölündü.
Ev, Atatürk ve ailesinden sonra Yunanlılar tarafından kullanılmıştı. Ev eşyaları orijinal değildi. Sadece Ata’nın kişisel eşyaları vardı ki, onlar camekanlar içinde korunuyordu.
Mustafa Kemal’in giysilerini incelerken, gruptakilerden bazılarının gözleri doldu.
Atatürk’ün evinden sonra grup Selanik sahiline ve ara sokaklara dağıldı. Kimi yemek yedi, kimi hediyelik aldı…
Selanik’ten sonraki durak Kavala oldu. Akşam varılan Kavala’da balık restoranındaki yemeğin ardından topluca içilen kahveleri, Selanik’te cüzdanının çalınmasını son anda önleyen Avukat Namık Çamurcuoğlu ısmarladı.
Sabah, otele dönüştürülen Kavalalı Mehmet Ali Paşa İmarethanesi ve Konağı çevresinde gezinirken bastıran sağanaktan, pazar ayini yapılan kiliseye sığınarak kurtuldu Bursalılar…
Sonrasında dönüş yoluna girildi artık. İskeçe ve Gümülcine içindeki panoramik turun ardından yemek molası için durulan Dedeağaç, Yunanistan’daki son duraktı.
 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23