T.C BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI
Biz aşağıda imzası bulunan Baro Başkanları, Kamuoyunda son günlerde yapılan tartışmalar ve olaylar nedeni ile aşağıdaki açıklamayı yapmayı mesleki görev olarak gördük. Avukatlar “görmezden gelmezler”. Bunu herkesin bilmesini ve kabul etmesini, kabul edemiyorsa da katlanmasını dileriz. Hukukçular da dahil… Saygılarımızla.
“Bir kimsenin hayatından günlerini, aylarını ya da yıllarını almak için binlerce yol bulabilirsiniz. Ama bir dakikasını iade etmek için bir tek yol bile yoktur.”
Tutuklama bir yargılama önlemidir. Yargılamanın selametle yürütülmesi ve sonunda hükmün infaz edilebilmesi amacına yöneliktir. Bir kimsenin tutuklanabilmesi için; hakkında suçu işlediğine dair bir kısım belirtiler ve şüphe bulunması yetmez… “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların” da bulunması gerekir… Bu da yeterli değildir. “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların” yanı sıra : Hakimin tutuklama önlemine başvurabilmesi için; Ya- Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular olacaktır Ya da- Şüpheli veya sanığın davranışlarının; Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme veya Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyor olması gerekecektir. Mahkeme tutuklama yada tutuklamanın kaldırılmasının reddine dair kararında kanunda yazılı bu soyut ifadelerle de yetinemez. Somut gerekçeler göstermek zorundadır. Devletin bunca olanakları, mahkemelerin bunca yetkileri ve sınırsız sayıda adli kontrol önlemleri varken “ben bu insanı hapishanede tutmazsam yargılama sağlıklı yürüyemeyecektir. Mutlaka elimin altında olmalıdır” diyemiyorsanız.. Yine tutuklama kararı verilemez.
Herkes özelliklede hakimler hukuka uygun davranmak zorundadır. Çünkü mülkün temeli olan adalet onların kararlarında vücut bulur. Hukukta “keyfilik” ile “takdir hakkının kullanılmasını” birbirinden ayıran başat ölçüt “hak ve yararların yarışması” ölçütüdür. Şüphelinin İnsan yaşamı, insanın yaşamını sağlıklı olarak sürdürmek ve/veya sağlığı ile ilgili önlemleri almak gibi hakları ile, bir davada bir sanığın tutuklu kalmasının gerektirdiği kamu yararı arasındaki yarışmada.. Kural olarak yaşam ve sağlık haklarının öncelikli olduğu her türlü tartışmadan uzaktır. Buna bir istisna getiriliyorsa Mahkeme gerekçesini ortaya koymak zorundadır. Örneğin; bir kanser hastasının neden illa da tutuklu yargılanmak zorunda olduğunun yalnız ve ancak yasal gerekçeleri olur. Hakların yarışmasındaki kural ancak özgürlükler lehine genişletilebilir. Şüpheli de insandır. İnsan sağlığının tutukluluk durumunda yaşamsal olmasa bile “ağır tehdit” altında olması Mahkemenin resen harekete geçmesini gerektirir. “Yaşamsal risk” gibi hak ve özgürlükleri olağanüstü sınırlayan yeni ölçütler “icat etmek” Mahkemelerin yetkisinde değildir. Keyfilik herkese yasaktır. Mahkemelere de yasaktır. Daha üzüntü verici olanı ise Mahkemenin bir kısım güçlerin, baskı guruplarının etkisinde kalmasıdır. Örneğin; Hasta tutuklular hakkında verdiği kararlara karşı gösterilen sosyo-politik tepkilerin etkisinde kalmasıdır. Unutulmasın “mahkeme kapısından içeri kamuoyu girerse, adalet dışarı çıkar” Ve hakim vicdanlarda ve tarih önünde sorumlu olur.. Yine unutulmasın ki "hakîm, fehîm, müstekîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır." Ve Türk hakimleri bu tanımdan fazlası ..”Hakla, nasfetle, basiretle ve cesaretle” karar verirler.. Siyasetle asla!...
Aydın Baro Başkanı Av. Sümer GERMEN
|
Isparta Baro Başkanı Av. Gamze BUDAK
|
|
|
Balıkesir Baro Başkanı Av. Muzaffer MAVUK
|
İzmir Baro Başkanı Av. Özdemir SÖKMEN
|
|
|
Bursa Baro Başkanı Av. Zeki KAHRAMAN
|
Manisa Baro Başkanı Av. Fadıl ÜNAL
|
|
|
Çanakkale Baro Başkanı Av. Tülay ÖMERCİOĞLU
|
Muğla Baro Başkanı Av. Mustafa İlker GÜRKAN
|
|
|
Çorum Baro Başkanı Av. Mahmut BAYATLI
|
Samsun Baro Başkanı Av. Necat ANIL
|
|
|
Denizli Baro Başkanı Av. Adil DEMİR
|
Sinop Baro Başkanı Av. Ali Galip ERGÜL
|
|
|
Edirne Baro Başkanı Av. Faruk SEZER
|
Uşak Baro Başkanı Av. Rıza ALBAY
|
|