BURSA BAROSU

Hukuk Muhakemeleri Kanun Tasarısı ile ilgili olarak Baromuzun görüşü istenmiş, Av. Ali Arabacı tarafından hazırlanan görüşümüz TBB ve Adalet Komisyonu Başkanlığı’na gönderilmiştir. (30.07.2009)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle


TBMM GENEL KURUL GÜNDEMİNDE BULUNAN
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUN TASARISI
HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELER…

 

1)TBMM’ de; teklif ve tasarıların ayrıntılı şekilde değerlendirildiği, ilgili kurum ve kuruluşların katkılarının alındığı yerler Meclis Komisyonlarıdır. Komisyonlar raporlarını hazırlayıp TBMM Başkanlığı’na sunduktan, Meclis dışından kişi ya da örgütlerin tasarının değiştirilmesini, yeni maddeler eklenmesini sağlamaları imkansız gibidir. Daha da ilerisi, iktidar partisinden başka, milletvekillerinin bile böyle bir şansı yoktur.İlgili yerlerden görüş alınması, Komisyon çalışmaları sırasında olsaydı bir anlam taşırdı. Genel Kurul gündeminde, tasarıya değişiklik önergeleri ile müdahale şansı neredeyse yok gibidir. TBMM ve TBB göstermelik katılım isteklerinden vazgeçmelidir.

2)Ancak; çok küçük olasılıkla da olsa, belki işe yarayabilir düşüncesi ile görüşlerimi sunuyorum.

a)Tasarı geneli itibariyle olumludur.

Ancak;

Tasarının, 1. Kısım, 2. Bölümünde “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” başlığı ile yer alan 30. madde başlığı “Laik Hukuk İlkesi” adı ile yeniden düzenlenmeli ve sonraki maddeler teselsül ettirilmelidir.


30. madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yer almalıdır.

Laik Hukuk İlkesi

“MADDE 30-(1) Yargılama, Anayasada yer alan laik hukuk düzeni kuralları içinde yerine getirilir. Yargı yerlerinde hakim, savcı, avukat ve idari personel, yargının tarafsızlığını gölgeleyecek şekilde, dini inançlarını ortaya koyan kıyafet giyemezler.”

GEREKÇE: Kamusal alanda kılık-kıyafet sorunu, uzun yıllardır ülkemiz gündemini meşgul etmektedir. Zaman, zaman yargı da bu tartışmalardan nasibini almaktadır. Yargılamada esas kadar biçimsellik de önemlidir. Tarafsızlığın kendisi kadar, tarafsız görünüm de, adalete olan güveni sağlayıcı unsurlardandır. Bu nedenle, hiçbir yargı görevlisi, dini inançlarının simgesi sayılan bir kıyafet içinde olmamalıdır. Laikliğin de temeli budur.

 

b)Yine “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” bölümünde yer alan 36. madde başlığı ile metni aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir.

 


“Doğru ve Güvenli Yargılama”

“MADDE 36-(1):Hakim, yargılamayı, adil yargılanma hakkına uygun olarak, makul bir sürede bitirmek, düzenli bir şekilde yürütmek, keyfi davranışlardan ve gereksiz masraf yapılmasından kaçınmak zorundadır.

Hakimin keyfi davranışları varsa, o yer Barosu, bir tutanakla Adalet Komisyonuna ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bildirir”.


3)Tasarının genel yaklaşımı, eskiden olduğu gibi yine yargıyı salt hakim ve savcıdan ibaret görmesidir.

Savunmanın temsilcisi “avukat” yine yargılamanın dışındaki kişi gibidir.

Sözgelimi yargılamayı yöneten yargıç, yargılama düzenini bozan avukatlara her türlü disiplin işlemi uygulayabilirken (md.85), yargılamayı “özenle” yürütmeyen, Uluslararası Bangalor Yargısal Davranış İlkesini veya 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasındaki disiplin hükümlerini ihlal eden yargıçları ne yapacağız? Tutanağı düzenlemekle görevli yargıç, gerçeğe aykırı tutanak düzenlerse ne olacak?


Aynı anlayış, hakimin reddi müessesesinde de görülmektedir.

Yargılama düzeni hem yargıç, hem de avukatlar bakımından güvence oluşturacak biçimde disiplin altına alınmalıdır.

Bu çerçevede (1136 s.y. md. 1) olaya baktığımızda, ilgili hükümlerin aşağıdaki şekilde düzenlenmesi gerekir.


a)Tasarının 48. maddesinin 1. fıkrasında hakimin reddi talebine ilişkin kararın, dosya üzerinden inceleme yapılarak da verilebileceği hüküm altına alınmaktadır.

Cümlenin kuruluşundan ret talebinin incelemesinin “duruşmalı da yapılabileceği” anlamı çıkıyor. Ancak, konu duruşma yargıcının subjektif yaklaşımına bırakılamayacak kadar önemlidir.

Duruşmada yaşanan olaylar, genellikle duruşma yargıcının tek taraflı tutanak düzenlemesi ile kayda geçirilmektedir. Merci hakimi de bu tutanağı esas alıp, gösterilen tanıkları dinlemeksizin tam bir “meslek dayanışması” içinde isteği reddetmektedir.

Yargıya olan güven bu şekilde sağlanamaz. Merci ret talebini mutlaka duruşmalı olarak yapmalı ve her tür kanıtı topladıktan sonra bir karara varmalıdır.

 

 

Tasarının 48. Maddesinin 1. fıkrası aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir.


“MADDE 48-(1):Hakimin reddi talebine ilişkin inceleme duruşmalı olarak yapılır. Hakim, tanık dahil her tür delili topladıktan sonra bir karar verir.”


b)Tasarının 85. maddesinin 1. fıkrası aynen şöyledir.

“Vekil, duruşma sırasında uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hakim tarafından uyarılır; vekil uyarıya uymaz ve fiil disiplin suçu veya adli suç teşkil eder nitelikte görülürse, duruşma salonunda bulunan kişilerin kimlik bilgileri, adresleri de yazılarak olay tutanağa geçirilir ve duruşma ertelenir. Vekil hakkında gerekli yasal işlem yapılmak üzere mahkemece vekilin kayıtlı olduğu baroya ve gerekiyorsa, Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulur”.

Görüleceği gibi, tutanağın düzenlenmesi sadece yargıcın inisiyatifine bırakılmıştır. Tutanağa, salonda bulunanların ad ve adreslerinin yazılması yeterli değildir. Zira yargıç genellikle tutanağı, gerçeğe aykırı ve işine geldiği gibi düzenlemektedir. Böyle bir keyfiliğin önlenmesi zorunludur.


Bunun için de tasarının 85. maddesi aşağıdaki gibi düzenlemelidir:

MADDE 85-(1) Vekil, duruşma sırasında uygun olmayan tutum ve davranışta bulunursa, hakim tarafından uyarılır; vekil uyarıya uymaz ve fiil disiplin suçu veya adli suç teşkil eder nitelikte görülürse, duruşma salonunda bulunan kişilerin kimlik bilgileri, adresleri de yazılarak olay tutanağa geçirilir. Tutanak, hakim, zabıt katibi, mübaşir ve salonda bulunan adları yazılı diğer kişilerce imza altına alınır ve duruşma ertelenir. Vekil hakkında gerekli yasal işlem yapılmak üzere mahkemece vekilin kayıtlı olduğu baroya ve gerekiyorsa, Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulur”.


4)Tasarıda süreler belirlenirken “gün” esasının terk edilerek “hafta ve ay” esasının benimsendiği görülmektedir.


Bu usulün, hesaplamalarda hak kayıplarına yol açması kaçınılmazdır. Önceden olduğu gibi, sürelerde “gün” esasının benimsenmesi uygulama kolaylığı sağlayacaktır.


5)Tasarının 252. maddesinde “tanığa soru kağıdı gönderilmesi” düzenlenmiştir.

Düzenleme, yüzyüzeliği ortadan kaldıran, etkilenme ve kötüye kullanıma açık, adaleti yanıltıcı sonuçlar doğuracak bir düzenlemedir.

Madde tasarıdan çıkarılmalıdır.


6)Aynı şekilde, tasarının 299. maddesi de adil yargılama esaslarına aykırıdır.

Maddede, dava taraflarının “dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilecekleri …” hükmünü içermektedir.

Gerçekte mahkemenin yapması gereken iş taraflara bırakılmaktadır. Taraflar ise, yüksek bedeller ödeyerek, uzman olduğu ileri sürülen kişiden, isteği doğrultusunda rapor alabilmekte ve mahkemeye “bilimsellik kisvesi” adı altında sunabilmektedir. Taraflar arasındaki eşitliği, parası olan taraf lehine bozan böyle bir uygulama son derece kötü uygulamalara yol açacak niteliktedir.

Hakimin, rapor sahibi uzman kişiyi sonradan dinlemek istemesi de sonuçta hiçbir fayda getirmeyecektir.

Madde, mutlaka tasarıdan çıkarılmalıdır.


7)Tasarının “Basit Yargılama Usulü” nü düzenleyen maddelerinden 323. maddenin 3. fıkrası;

“Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler” hükmünü içermektedir

Bu hüküm açıkça “savunma hakkı”nın ihlalidir. Kişi mahkemeye istediği kadar dilekçe verebilir. Aksi düşünce Anayasanın 36. maddesine aykırıdır.

Tasarının 323.Maddesinin 3. fıkrası metinden çıkarılmalıdır.


8)Tasarının Kanun Yararına Temyizi düzenleyen 369. maddesinin 2. fıkrası da doğru düzenlenmemiş, önceki metin tekrar edilmiştir.

2. fıkra aynen şöyle;

“Temyiz talebi Yargıtay’ca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz”.


Hukuka aykırılığı Yargıtay kararı ile saptanan ve bozulmasına karar verilen bir hükmün, hukuk aleminde geçerli olmaya devam etmesini anlamak mümkün değildir.

 

Bu yolla, hak elde eden kötü niyetli kişi sayısı az değildir. Kötü niyetli kişileri ödüllendirme anlamına gelen böyle bir uygulamadan vazgeçilmelidir ve tasarının 369. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesi madde metninden çıkarılmalıdır.


Saygıyla sunulur. 30.07.2009

 

Av. Ali ARABACI

 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23