BURSA BAROSU

Bursa Barosu Karedeniz'i gezdi. (17.08.2009)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle


 

Karadeniz'in doyumsuz yeşilliğini görüp de Nazım'ın dizelerini hatırlamamak olanaksız...

Ne demişti Nazım;
"Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim..."

Zaten, Bursa Barosu'nun organizasyonu ve Doris Tour aracılığıyla Bursa'dan Karadeniz'i görmeye giden pek çok avukat da yol boyunca bu dizeleri kâh kendi söyledi, kâh Karadenizli sanatçı Volkan Konak'ın sesinden dinledi...

Aralarında önceki devlet bakanı ve başbakan yardımcılarından Ertuğrul Yalçınbayır ile Bursa Barosu başkanlığı ve milletvekilliği yapan Ali Arabacı'nın da bulunduğu memleket sevdalıları, bir haftalık turda Karadeniz'in, ülkenin diğer kentlerinden farksız bir şekilde çarpık yapılaşmış şehirleriyle, doyumsuz güzellikteki köylerini, yaylalarını görme fırsatı buldu.

Uzun otobüs yolculuğunun ilk durağı Samsun oldu. İlk ziyaret, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bağımsızlık mücadelesini başlatmak için İstanbul'dan Samsun'a gittiği Bandırma Vapuru'na yapıldı. Bandırma Vapuru'nun orijinali eskimiş ve parçalanmış. Ele geçirilen projesiyle birebir maketi yapılmış... Bandırma sahilinde karada duruyor ve bugün Samsun'un en çok ziyaret edilen müzesi...

Bandırma Vapuru ve Samsun İlkadım Anıtı ziyaretinden sonra istikamet Ordu'nun Fatsa İlçesi... İlk konaklama burada... Gece boyunca süren yolculuğun ardından Fatsa Çamlık Koyu'nda öğle yemeği molası veriyoruz. Mola biraz uzun denize girmek isteyenler dalıyor hemen...

Ancak denize girmek bile yol yorgunluğunu atmaya yetmiyor. Herkes, boylu boyunca uzanabileceği bir yatağın özlemini çekiyor. Fatsa'daki ilk konaklamadan sonra Bolaman Virajları'nı geçerken anlıyor herkes gerçekten Karadeniz'e geldiğini... Yani eski yol... Bolaman virajlarını geçmek için harcanan süre, yeni açılan tünelli yollarla bir saat kısaltılmış durumda...

Uzun Saçlının Yeri'ne uğruyoruz. Asık suratlı bir adam... Namı da, bir demlik çayı 50-60 liraya satmasındanmış... Neymiş özelliği, çayı fındık kabuğu külünde demliyormuş! Zaten otobüsler dolusu gruplardan da hoşlanmıyormuş... Büyük gruplar para kazandırmıyor, oyalıyormuş sadece O'nu!Kendisi de Karadenizli ve de uzun saçlı olan rehberimiz Kadir Genç'in samimiyeti nedeniyle biraz ilgi gösteriyor Bursa grubuna... Hatıra fotoğrafları çekiliyor birlikte, "Deniz Manzaralı WC"de ihtiyaçlar giderilip yola devam ediliyor.
Boztepe'den Ordu'yu seyretmenin keyfine doyum olmuyor. Buradaki kısa molanın ardından istikamet Giresun...

Giresun Kalesi'nden müthiş bir manzara var. Atatürk'ün korumalığını yapmış Topal Osman'ın mezarı da bu tepenin zirvesinde... Mezar dikitinde hem Osmanlıca, hem Türkçe açıklama yer alıyor. Türkçe olmasına karşın Avukat İbrahim Kurt, Osmanlıca metni tercüme ediyor.
Görele'ye varılıyor ardından... Buradaki tek amaç meşhur Görele Pidesi yemek... Siparişler Kadir Genç tarafından otobüste toplanıp telefonla bildiriliyor ki, uzun bekleyişler olmasın...
Lezzet süper...
Enfes pidelerin verdiği enerji, Gümüşhane sınırları içinde, keşfi yakın tarihe dayanan nefes kesici Karaca Mağarası'na giderken işe yarıyor.

Bu mağara dehşet bir yer! Dinlemek, fotoğrafına bakmak kesmez, mutlaka görmek gerek!
Pestil ve köme alışverişinin ardından Gümüşhane'de konaklayıp ertesi sabah yeniden yola çıkılıyor. Zigana Dağları'nın muhteşem manzarası belleklere işleniyor, değişik açılardan...

Sonraki durak Hamsiköy... Sütlacı ve kuru fasulyesiyle meşhur... Sabah saatlerinde kuru fasulyeye ilgi gösteren pek çıkmıyor ama sütlaçtan ikişer ikişer tüketiyor gruptakiler...

Maçka'dan Altındere Vadisi'nin harika manzarası eşliğinde gidilen Sümela Manastırı, gezinin en önemli duraklarından biri... Daha önce görenler olduğu gibi, ilk kez görenler çoğunlukta... Bin 500 yıllık tarihiyle manastırın bulunduğu yere ulaşmak hayli güç... Manastırın o dik yamaca nasıl inşa edildiğini anlamak oldukça güç...

Ne var ki, manastırın fresklerin hali içler acısı... Çoklukla adını kazımış fresklerin üzerine, değer bilmez insanımız... ve resmen taşlamış...
Öyle bir ziyaretçi çekiyor ki Sümela Manastırı, dar yolunda trafik sürekli sıkışıyor.

Akçaabat'a iniliyor sonra... Öğle yemeğinde meşhur Akçaabat Köftesi tüketiliyor afiyetle... Yemeğin ardından Trabzon'daki Ayasofya Müzesi geziliyor, Trabzon Telkarisi üretimi görülüyor. Çay molası ise Atatürk Köşkü'nde...

Köşk'te Atatürk'ün kullandığı eşyaların pek çoğu orijinal haliyle duruyor. Perdeler yenileniyormuş eskidikçe...

Köşk bahçesindeki çay molası günü yorgunluğunu gidermeye yetiyor da artıyor bile...

Trabzon'da geçirilen bir gecenin ardından ertesi sabah yollar Sultan Murat Yaylası'na götürüyor grubu... Şehitler Mezarlığı ziyaret ediliyor, yaylanın çarşısında çay kahve molası veriliyor. Ardından Uzungöl'e geçiliyor. Takvim yapraklarını süsleyen manzaranın göründüğü noktaya yürüyerek gidiyor kalabalık bir grup... Uzungöl de oldukça kalabalık ve Türkiye'deki her turistik bölgede karşınıza çıkan çarpık yapılaşma, düzensizlik dikkatlerden kaçmıyor.

Dönüşte Altındere üzerinde bulunan ve UNESCO tarafından korumaya alınan Kiremitli Köprü inceleniyor, üzerinde hatıra fotoğrafları çekiliyor. Sonrasında istikamet
Ayder Yaylası...

Gece ulaşılıyor konaklama tesisine... Yemeğin ardından, yayladaki bir restoranda canlı müzik dinlemeye gidiliyor. Üç genç müzisyen öyle güzel çalıp söylüyor ki türküleri, eşlik etmemek, hareketli olanlarda kıpır kıpır olmamak olanaksız... Bu kıpırtı birazdan sahneye çıkacak tulum eşliğindeki horona katılmakla coşkuya dönüşüyor.

Ayder Yaylası'nın sabahında büyük şelaleyi izliyor herkes doyasıya... Bazıları kaplıcaya giriyor, bazıları fotoğraf çekiyor. Ayder'de zaman şelaleden akan suyun hızından daha çabuk akıyor. Doyamıyor kimse...

Programda Artvin il merkezi de var ama grupta oylama yapılıyor. Pek çok kişi Fırtına Deresi'nde rafting yapmayı tercih ediyor. Az sayıda kişi o sabah erkenden minibüsle Artvin'i görmeye gidiyor.

Artvin'e gitmeyenler önce Fırtına Deresi'ne iniyor ve ayaklarını buz gibi suya sokuyor. Tarihi Timisvat Köprüsü'nün manzarası, derede yüzen çocuk ve gençlerin çığlıklarıyla sesli bir tabloya dönüşüyor.

Sonra rafting meraklıları parmak kaldırınca görülüyor ki ancak 4 bota sığacak Bursa grubu... Yaklaşık 8 kilometrelik parkurda yaşanan keyif süper... Hatta Fırtına Deresi'nin görece dinginleştiği bir bölümünde verilen yüzme molası başka bir macera...

Fırtına Deresi'nin soğuk suyundan sonra Çayeli'nde Rize bezi dokuma atölyesinde dokumacı kızların çektiği çileyi gören avukatlara ter basıyor. Çok sıcak bir ortam, yetersiz klima ve çalışan kızların başları sıkı sıkıya bağlı... Peki, aldıkları ücret? "Allah bereket versin!"Sürmene'de 900 metre yükseklikteki oteldeki konaklamanın ardından gezini son günü geldi çattı bile... Memiş Ağa tarafından yaptırılan 300 yıllık konak, insanın başını döndürüyor. Memiş Ağa 300 yıl önce konağı inşa ederken havalandırma sistemini düşünmüş ve yapmış da, bahçesinde yeni yapılan Çaykur'un satış reyonuna bir klima taktırmak aklına gelmemiş Karadenizli'nin... Alışveriş sırasında herkes adeta saunadaymışcasına terliyor.

...ve Sürmene Fabrikası Çay Fabrikası'nı geziyoruz. Kamyonlar dolusu yeşil çay yaprakları dışarıdaki banttan içeriye gönderiliyor. Değirmenler dönüyor, kızgın fırınlar öğütülmüş çay yapraklarını kurutuyor, elekler kalitesine göre ayırıyor, çuvallanıyor ve oradan da ambalaj tesisine götürülüyor çaylar...

Gezinin son günü gruptakilerden bazılarının sağlık sorunu orta çıkıyor. Tedaviler yapılırken, rehberimiz Kadir Genç, Sürmene'deki evinde konuk ediyor herkesi... Yeğenleri ikramda bulunuyor. Balkondan Sürmene manzarası seyrediliyor.

Sürmene çarşısındaki alışverişin ardından Fatsa'ya hareket ediliyor. Konaklamanın ardından sabah istikamet Bursa...

Sadece yeşil rengin hakim olduğu anılar, bavulların alınan hediyeliklerle artan ağırlığını hissettirmiyor nedense...

Diğer Resimler için tıklayın...

 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23