BURSA BAROSU

İSTANBUL BAROSU’NUN EV SAHİPLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN MARMARA – EGE BAROLARI GENİŞLETİLMİŞ 5. BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRİSİ – 11 NİSAN 2010 / İSTANBUL (13.04.2010)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle



MARMARA VE EGE BÖLGESİ
GENİŞLETİLMİŞ 5. BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI 
BASIN AÇIKLAMASI
10–11 NİSAN 2010

Ülkemizde son günlerde, genelinde tüm ülke demokrasisini, özelinde ise hukukun üstünlüğünü, yakından ilgilendiren gelişmeler yaşanmakta bu yönde çeşitli adımlar atılmaya çalışılmaktadır. Bilindiği gibi Avukatlık Yasası barolara hukukun üstünlüğünü sağlama yetkisi vermektedir. Uygulamada bu yetkiyi görev olarak algıladığımızı belirtmek isteriz Çünkü ülkemiz, hukuk devleti olma nitelikleri yönünde zaafa düşerse, bu durumda yurttaşların sisteme olan güveni derinden sarsılacak ve de aynı zamanda pozitif hukukun uygulamacılarından olan biz avukatların mesleki varlık nedeni ortadan kalkacaktır.

Ülkedeki ekonomik küçülme, her geçen gün büyüyen işsizlik rakamları, gibi temel sorunlar dururken, Cumhurbaşkanının zaten fazla olan yetkilerini arttırmayı amaçlayan Anayasa değişikliği teklifi, hukuk sistemimizdeki sorunları çözmeyeceği gibi, bu sorunları arttırıp daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir.

Öncelikle belirtelim ki, siyasi iktidarın gerçekleştirmek istediği "yargı reformu" ile ülkemizin asıl gereksinimi olan ve bizim öngördüğümüz, yıllardır istediğimiz yargı reformu aynı anlamları ifade etmekten uzaktır. İstediğimiz yargı reformunda, yargı bağımsızlığının gerçek anlamda sağlanması, Adalet Bakanı'nın ve Müsteşarı'nın HSYK'dan ayrılması, adil yargılanma ilkesinin önündeki engellerin kaldırılması, adliyelerdeki çalışma koşullarının düzeltilmesi, mahkeme kalemlerindeki, icra dairelerindeki dosya yığılmalarının önlenmesi, mahkemelerin çağdaş çalışma koşullarına erişmesinin sağlanmasıdır.

Anayasa değişiklikleri bu haliyle, kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldıracaktır Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilerek üyelerinin büyük çoğunluğunun siyasetin içinden çıkarak göreve gelen bir makama verilmesi, Yüksek Mahkemenin üyelerinin denetlediği Yasama tarafından seçilecek olması, Siyası Partiler Yasası'nın gerçek demokrasi kuralları çerçevesinde olmaması, lidere biat esasını doğuran hükümlerle dolu olması, bu hususta çekincelerimizi oluşturmaktadır. Demokrasi kuralları çerçevesinde, bu reform paketinin ancak Siyasi Partiler Yasası düzenlendikten sonra yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Siyasi Partiler Yasasındaki değişiklikler olmadan ve temsilde Adalet olmadan mevcut Parlamento oluşumu ile ortaya atılan bu reform paketinde bulunan hükümlerle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) üye yapısının değiştirilmesi girişimleri bu kurulun işlemlerini tartışmalı hale gelecektir. Adalet Bakanı ile Müsteşarının kuruldaki üyeliklerinin devam etmesi uygulamasını kaldırmak yerine Yürütmenin kurul üzerindeki etkilerini daha da arttıracak, kurulu Yürütmeye tabı kılacak değişiklik teklifinin geri çekilmesi, hukuk açısından tek çıkar yoldur.
Anayasa değişiklik teklifinde yer alan maddelerin tek tek hukuki eleştirisine girmek sayfalar dolusu yazı anlamına gelir. Hele ki değişikliklerinin bir paket halinde getirilmesi ve müşterek olarak oylanması da kabul edilebilir olmadığı gibi, bu konuda var olduğu bilinen kriterlere de aykırıdır. Ancak şunu açık biçimde tespit ediyoruz ki; bu değişiklik teklifinin Hukukun üstünlüğü ilkesine, yargı bağımsızlığına, demokrasimize getirebileceği sakıncaları açıkça görüyor ve toplumu değişikliğe karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Değişikliklerde referanduma gidilecek olması ve bu değişikliklerin referandumla onaylanması da yapılacak düzenlemenin meşruiyetini sağlamaya yeterli araç olmaktan uzaktır. Çünkü çağdaş demokrasilerde temel hak ve özgürlükler referandum konusu yapılamaz. Kaldı ki demokrasiler çoğunluğu düşünerek ve çoğunluğun haklarını daha da pekiştiren bir yönetim sistemi değildir. Aksine demokrasi, azınlığın haklarının, çoğunluğa karşı korunmasının sağlandığı; bu doğrultuda çoğunluğun baskısına karşı azınlığın kendisini güvende hissettiği bir yönetim sisteminin adıdır. Referandum yaparak azınlığın haklarının budanması için çoğunluğun görüşüne başvurulması çoğulcu demokrasi ilkesine aykırıdır. Bu bağlamda aşağıda imzası bulunan Barolar olarak hiçbir siyasal tercih gözetmeksizin salt demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan Hakları ve Sosyal Devlet İlkelerinin hayata geçmesi prensibinden hareketle sunulan taslakla ilgili endişelerimizi saygıdeğer Türk Milleti ile paylaşma kararı almış bulunmaktayız.

Ülkemizde yargının sorunlarının yanı sıra avukatlık mesleğinin de birçok sorunu bulunmaktadır ve genelde yargının sorunlarını avukatın sorunlarından ayırmak mümkün değildir. Hukuk devleti olamamanın acı sonuç ve etkilerini en çok uygulama içindeki hukukçular olarak biz avukatlar yaşıyoruz.

Hukuka ve adalete erişmek için vatandaşlara en yakın meslek grubu olarak kendi mesleki sorun ve sıkıntılarımızdan arınmadan onlara sağlıklı ve nitelikli hukuki yardımda bulunmamız olanaksızdır. Sağlanamayan yargı bağımsızlığı, acilen düzenleme bekleyen avukatlık sınavı, üniversitelerin alt yapılarını oluşturmadan ve akademisyen ihtiyaçlarını karşılamadan Hukuk Fakülteleri açmaları, YÖK'ün devlet üniversitelerindeki hukuk fakültesi kontenjanını olağan üstü arttırması ancak buna karşın gerekli akademisyenlik kadrolarını açmaması sorunların başında gelmektedir.

Avukatların iş olanaklarını daha da geliştirmek hiç kuşku yok ki hukukun üstünlüğüne katkı sağlayacak ve yargının iş yükünü büyük oranda azaltacaktır Şöyle ki; yurttaşların hukuki ve idari iş ve işlemlerinde önceden koruyucu bir avukat hizmetinden yararlanmaları, bir sözleşmeye imza atmadan önce avukata danışmaları ileride yaşanacak uyuşmazlıkların önüne geçecek; böylece yargının iş yükü de azalacaktır.

Hal böyle iken Sanayi Bakanının "sermayesi belli oranların üzerinde olan şirketlerde avukat bulundurma zorunluluğunu eleştiren" beyanlarını şaşkınlıkla karşıladığımızı hele hele avukatları, hâkimleri ve savcıları çetenin üyeleri olarak görmesini de ağır şekilde eleştirdiğimizi ve kınadığımızı belirtmek isteriz. Çağdaş batı ülkelerinde avukatların görevlerinden ve konumlarından bihaber olduğu anlaşılan Sayın Bakanın bu sözleri hukuka bakış ve avukatlık mesleği açısından bir talihsizliktir.

Uygulamada karşılaştığımız bir diğer sorun da tutuklama sürelerindeki uzunluktur Bir tedbir olarak öngörülen tutuklama, ülkemizde ne yazık ki bir infaza dönüşmüş ve tutuklu sayısı hükümlü sayısını önemli oranda geçmiştir. Bu durum adıl yargılanma ilkesine de aykırıdır. AİHM'de bulunan dosyaların birçoğunda Türkiye uzun süreli tutukluluktan dolayı mahkum edilmektedir. Bunun önüne geçilebilmesi için yasal düzenlemeye gidilmesi ve yargının çalışmasını hızlandıracak koşulların ivedilikle sağlanması en temel yargı sorunudur.

Bu nedenle aşağıda imzaları bulunan baro başkanları olarak anılan gelişmeleri değerlendirmek üzere bir araya gelip yaptığımız toplantının sonuç bildirgesinde varılan tespit ve değerlendirmeleri kamuoyuna saygıyla duyururuz


Aydın Barosu Başkanı Av. Sümer Germen
Balıkesir Barosu Başkanı Av. Muzaffer Mavuk
Bursa Barosu Başkanı Av. Zeki Kahraman
Çanakkale Barosu Başkanı Av. Tülay Ömercioğlu
Denizli Barosu Başkanı Av. Adil Demir
Edirne Barosu Başkanı Av Faruk Sezer
İstanbul Barosu Başkanı Av. Muammer Aydın
Kocaeli Barosu Başkanı Av. M. Cumhur Arıkan
Sakarya Barosu Başkanı Av. Vacit Öktem
Tekirdağ Barosu Başkanı Av. A.Musellem Görgün
Uşak Barosu Başkanı Av. Rıza Albay
Yalova Barosu Başkanı Av. Cemal İnci
İzmir Barosu Başkanı Av. Özdemir Sökmen
Manisa Barosu Başkanı Av. Fadıl Ünal
Muğla Barosu Başkanı Av. M. İlker Gürkan


 

 

 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23