|
Türkiye, 4 gün önce gazeteci Hrant Dink’e sıkılan ve onu aramızdan ayıran kurşunlarla derinden sarsıldı.
Hrant Dink’in katil zanlısı olarak, 1990 doğumlu bir genç yakalandı.
Ancak, hepimiz biliyoruz ki, onun katili ne bir kişi ne de birkaç kişi…
Hayata kattıkları, nefret, kin ve düşmanlıktan başka birşey olmayan, sevgi, saygı, barış ve kardeşlik kavramlarını da, gerekliliklerini tanımayan, hoşgörüsüz, tahammülsüz binlerce kişidir bu cinayetin sorumlusu.
|
|
|
Hrant Dink, Türkiye’de doğmuş, büyümüş, hayatını kurmuş, Türkiye demokrasisi için düşünmüş, üretmiş, yaşadığı tüm baskı ve tehditlere rağmen, canı pahasına terk etmeyecek kadar çok sevmiştir bu toprakları, bu topraklarda yaşayan tüm insanları. Ve o tüm yaşamı boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin aydın, sadık bir vatandaşı, bu ülkede yaşayan herkesin dostu olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir ülke olması gerektiğine inanan, içtenlikle savunan herkes bilir ki, demokrasilerde öncelikli kriter, azınlığın çoğunluk karşısında haklarının nasıl ve ne ölçüde korunduğudur. Demokrasi, çoğunluğa dayanan ama azınlığın tahakkümünün olmadığı, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı yönetim biçimidir.
Bu açık siyasi gerçeğin yanında, Ülkemizde yaşayan azınlıklar, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletine emanet etmiş kardeşlerimizdir.
Hrant Dink’in ölümü o emanete ve “ürkek bir güvercine kimse bir şey yapmaz, ürkek ama özgür yaşarlar” diyerek ülkesinde kalmayı seçen kardeşimizin güvenine ihanettir. Ve O’nun ölümünden aslında hepimiz sorumluyuz.
Hakkında anlamsız ve haksız bir dava açılmasını hazırlayan veya böyle bir davanın açılmasını önlemeyen/önleyemeyen, dava açıldıktan sonra adil yargılanmasını sağlamayan veya bir taraftan mahkemede yargılanırken aynı anda bir anlamda linç edilmesine çalışan veya bunu önlemeyen/ önleyemeyen, haksız, adaletsiz mahkumiyetine sevinen veya seyirci kalan herkes ve tüm hukukçular sorumludur.
Ülkeyi, adeta bir “Kurtlar Vadisi” film platosu, gençleri Polat Alemdar figürü haline getirmekte, şiddet kültürünün yayılmasında katkısı olan veya bu ortamın düzelmesi için hiçbirşey yapmayan, kavgadan, çatışmadan çıkar uman, bunlarla tiraj veya reyting arttıran Medya organları sorumludur.
Ve en önemlisi, ülke için, bu ülkede yaşayanlar için değil, kendileri ve yakın çevrelerinin siyasi ikballeri için çalışan, proje ve hizmet değil, haset-fesat-düşmanlık üreten ve öneren, cepheleşme yaratan ve tırmandıran, TCK.301. madde gibi antidemokratik yasal düzenlemeler ile baskı ortamı yaratmaya çalışan ve tüm bunlarla siyasi rant sağlama çabasındaki politikacılar sorumludur.
Ancak, tüm bu şer cephesine karşı Hrant Dink’in ölümünde Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Mehmet Cengiz Göral, Sivas’ta yakılanlar ve diğerlerinde olduğu gibi, kardeşini kaybetmenin acısını duyanlar, Türkiye’nin aydınlık yüzü olan insanlar, edilgen ve izleyici olmaktan çıkmalı, sadece cenaze törenlerinde değil, hayatın her gününde, her alanda, ırk, din, dil, köken, cinsiyet farkı ayırt etmeden, aynı amaca, çağdaş, demokratik, huzurlu, bilimi önder alan, kalkınan Türkiye hedefine doğru omuz omuza yürümeyi bilmelidir.
Tüm zorluklar içinde bunu yapmaya çalışırken düşürülen sevgili kardeşimiz Hrant Dink’in anısını saygıyla selamlıyoruz.
Av.Asude Şenol
Bursa Barosu Başkanı
|
