CMK görevlendirme ve ödeme usüllerini düzenleyen yönetmelik taslağı hakkındaki görüşlerimiz Adalet Bakanlığı'na gönderilmiştir. (31.01.2007)
Bu Haberi | | Bu Haberi | |
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU GEREĞİNCE MÜDAFİ VE VEKİLLERİN GÖREVLENDİRİLMELERİ İLE ÖDENECEK ÜCRETLERİN USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK TASLAĞI
HAKKINDA
BURSA BAROSU CMK KOMİSYONU GÖRÜŞÜ
19.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5560 Sayılı Kanun ile 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’ un 13. maddesi esaslı surette değiştirilmiş ve söz konusu yasa maddesinin 2. fıkrasında ‘’Bu madde uyarınca yapılacak ödeme ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Türkiye Barolar Birliği’nin görüşü de alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir’’ hükmü getirilmiştir. Bu hüküm gereğince hazırlanan yönetmelik taslağı, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce, taslak hakkında bir hafta içinde görüş bildirilmek üzere ilan edilmiştir. Söz konusu yönetmelik, CMK Komisyonumuzca incelenmiş ve yönetmelik maddeleri hakkında düşüncelerimiz aşağıda sıralanmıştır.
MADDE 5/1 : Bu fıkrada yer alan, ‘’… görevlendirilecek müdafi için ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı hususu hatırlatılarak talebi halinde bir müdafii görevlendirilir’’ hükmü yerinde değildir.
Şüpheliye/sanığa, tebligat gideri vb. gibi diğer yargılama giderlerinin kendisine yükletileceğinin hatırlatılması gibi bir usul söz konusu değilken yalnızca, yargılama gideri olan ‘’müdafii ücretinin’’ yükletileceğinin hatırlatılması, şüpheli/sanık açısından bir yanılgıya neden olabilecektir. Bir avukat tarafından savunulmak istediğini beyan eden şüpheliye/sanığa, miktar belirtilmeksizin, müdafi ücretinin kendisine yükletileceği söylendiğinde, ödemeye gücünün yetmeyeceği bir bedelle karşı karşıya kalacağını düşünebilir ve sırf bu nedenle, iradesi sakatlanmış olarak müdafi talep etmekten vazgeçebilir.
Kaldı ki sanıklara, mahkumiyetlerine karar verilmediği taktirde, yargılama giderleri ve dolayısıyla müdafi ücreti yükletilmemektedir. Ancak, yönetmelik hükmünde bu hususun da hatırlatılması gerektiği yer almamaktadır. Dolayısıyla, ödemekte güçlük çekecekleri bir bedelle karşı karşıya kalmak istemeyen kimseler bu nedenle avukatın hukuki yardımından yararlanmayı tercih etmeyebileceklerdir. Bu durum da kuşkusuz savunma hakkını, adil yargılanma hakkını ve adalete ulaşmak bakımından kişilere eşit olanaklar tanınması gerekliliğini zedeleyecektir. Söz konusu yönetmelik hükmünün, bu haliyle, kabul edilemez olduğu düşüncesindeyiz.
MADDE 5/3 : Söz konusu hükümde ‘’tebligat’’ ifadesinden ne anlaşılması gerektiği açıkça belirtilmemiştir. Eğer ki bu ifade ile iddianame ve duruşma gününün tebliği kastedilmekte ise adresi belirlenemediği için ya da başka engel nedenlerle kendilerine tebligat yapılamayan sanıklar için müdafi tayin edilip edilmeyeceği hususu açıklanmamıştır. Uygulamada sıkça karşılaşıldığı üzere mahkemeler, tebligat yapılmamış olmasına karşın yine de ilk celsede müdafi bulundurulmasını talep edebileceklerdir. Bu yönüyle yönetmelik hükmü eksik ve yetersizdir.
MADDE 6/1 : Bu hükümde, ‘’Soruşturma evresinde görev yapan müdafi veya vekil, engel bulunmadığı taktirde kovuşturma evresinde de öncelikle görevlendirilir’’ ifadesi yer almaktadır. Ancak kovuşturma evresinde, bu görevlendirmenin baro tarafından yapılması gerektiği belirtilmemiştir. Bu hüküm nedeniyle, mahkemeler, soruşturma evresinde baro tarafından görevlendirilen müdafie/vekile, kendiliğinden iddianame/duruşma günü tebliğ ederek görevlendirme yapabileceklerdir. Bu uygulama ise baronun aşılması, devre dışı bırakılması suretiyle mahkemelerce avukatlara görev tevdi edilmesi sonucunu doğuracaktır. Tüm muhakeme makamlarına karşı bağımsız olması gereken avukatların söz konusu makamlarca müdafi/vekil olarak görevlendirilecek olması hiçbir surette kabul edilemez.
MADDE 7/1-b : Söz konusu hükümde, müdafiin kovuşturma evresinde görevinin sona erdiği haller sayılmış ancak bunlar arasında mahkemenin görevsizlik kararı sayılmamıştır. Bu sayılmamanın, basit bir unutma neticesi olmadığı, yönetmeliğin ve dayanağı olan yasa hükmünün, avukatları vesayet altına alarak ücret alacaklarına ilişkin haklarını olabildiğince kısıtlama saikinin bir yansıması olduğu açıktır. Kaldı ki eldeki yönetmelik taslağının 10/7 maddesinde de ‘’yetkisizlik, görevsizlik, veya davanın nakli sebebiyle müdafilik ya da vekillik görevinin sona ermesi’’ nden bahsedilmektedir. Bu haliyle yönetmelik taslağı, kendi içinde dahi çelişkiye düşmektedir.
MADDE 8/1 : Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince baro tarafından görevlendirilen müdafi veya vekile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nden ayrık olarak hazırlanacak Tarife gereğince ücret ödeneceğine ilişkin söz konusu hüküm, aynı ifadeyi taşıyan dayanak yasa hükmü gibi açıkça hukuka aykırıdır. Anılan hukuki hizmet karşılığında müdafilere/vekillere Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen ücretlerin ödenmesi gerekmektedir.
MADDE 8/2 : Bu fıkrada, müdafi veya vekilin görevi gereği bürosunun bulunduğu yer belediye sınırları dışına çıkması halinde yaptığı zorunlu yol giderlerinin ödeneceği belirtilmiştir. Söz konusu hükümde ‘’belediye sınırları’’ ifadesinden ne anlaşılması gerektiği açıklanmamıştır. Kaldı ki avukatın görevi gereği kolluk merkezleri ya da diğer adli makamlara gitmek için sarfedeceği ulaşım masraflarından, yalnızca belirli bölgelerdeki yerlere ulaşıma ilişkin olanlarının kendisine iade edilmesi her hangi bir mantıkla açıklanamaz. Avukat, bürosunun bulunduğu belediye sınırları içindeki adli makamlara ya yürüyerek gitmek durumunda kalacak ya da buralara ulaşmak için sarfettiği gideri sineye çekecektir. Ayrıca aynı fıkranın son cümlesinde, yapılan zorunlu yol giderlerinin ‘’usulüne uygun şekilde düzenlenen belgeye dayandırılması gerektiği’’ belirtilmiştir. Ancak burada, ‘’usulüne uygun belge’’ kavramından ne anlaşılması gerektiği açıklanmamıştır. Avukat; şüpheli, sanık ya da mağdurun haklarını savunmak adına neler yapabileceğini düşünmek yerine, ilgili yere ulaşmak için yaptığı harcamayı geri alıp alamayacağı ya da bunu ne tür bir belgeyle geri alabileceğini düşünmek zorunda bırakılacaktır. Avukata, verdiği hukuki hizmetin bedeli olan ücretin dışında, işin gerektirdiği masraflar eksiksiz ve hatta peşin olarak ödenmelidir. Müdafiin/vekilin sarfettiği tüm ulaşım giderlerinin de her hangi bir sınır gözetilmeksizin kendisine ödenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, ‘’ücret’’ başlıklı bu hükümde, yalnızca ulaşım giderlerinin ödenmesine ilişkin esaslar –kabul edilemez biçimde- belirtilmiş, müdafi ve vekillerin özellikle dava dosyası ve soruşturma evrakından fotokopi almak için sarfettikleri harcamaların kendilerine ödenmesine ilişkin hiçbir hüküm getirilmemiştir. Şüphesiz, avukatın aldığı görevi gereği gibi yerine getirebilmesi için takip ettiği dava dosyasının bir örneğini edinmesi zorunluluktur. Ancak görevin gerektirdiği bu zorunluluğun maddi külfetinin, yönetmelikte ulaşım dışındaki giderlerin ödeneceğinin düzenlenmemesi nedeniyle, avukatın üzerinde bırakılması hiçbir mantıklı gerekçeyle açıklanamaz.
Açıklanan nedenlerle bu hüküm hiçbir yönden kabul edilemez.
MADDE 10/3 : Fıkra metninde, ‘’soruşturma evresinde, kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcılığı ve mahkeme huzurunda yapılan ifade alma veya sorgu için zorunlu sebeplerle farklı avukatların görevlendirilmesi halinde tek bir ücret ödenir ve bu ücret görevli avukatlara eşit şekilde paylaştırılır’’ hükmü yer almaktadır. Fıkra metninde de ifade edildiği üzere soruşturma evresinde bir şüpheli için farklı aşamalarda farklı avukatların görevlendirilmesi, zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Örneğin, şüphelinin kolluk birimindeki ifadesine katılan avukata, aynı şüphelinin bir sonraki gün Cumhuriyet savcısına ifade için götürülmesi ya da sorgu için hakim önüne çıkarılması hainde ulaşılamaması olasılığı söz konusu olabilir. Bu durumda, daha sonraki aşamalarda başka bir avukatın görevlendirilmesi zorunlu olacaktır. İlk aşamada görevlendirilen avukatın elinde olmayan nedenlerle daha sonraki aşamalara katılamaması halinde, takip eden aşamalarda görev alan avukatlarla tek bir hazırlık ücretini paylaşması hukuksal ve mantıksal dayanaktan yoksundur. Unutulmamalıdır ki ödenen ücret avukatın vermiş olduğu hukuki hizmetin karşılığıdır. Avukat, soruşturmanın hangi aşamasında hukuki hizmette bulunmuş olursa olsun, bu hizmet için belirlenmiş olan ücrete hak kazanacaktır. Bu nedenlerle söz konusu hüküm taslağı kesinlikle kabul edilemez niteliktedir.
Ayrıca aynı fıkranın son cümlesinde de ‘’soruşturma veya kovuşturma evresinde bir kişi için aynı avukata birden fazla ücret ödenemez’’ hükmü bulunmaktadır. Soruşturma konusu her suç birbirinden ayrı olarak değerlendirilir. Ne kadar suç şüphesi varsa o kadar soruşturma ve o kadar dava vardır. Bu davaların her biri esasen bir birinden bağımsızdır ve ayrı bir varlığa sahiptir. Zira suçlu değil suç soruşturulur ve kovuşturulur. Davaların birleştirilmesi ya da bir arada görülmesi muhakeme hukukunun öngördüğü pratik zorunluluklara ilişkindir. Dolayısıyla bu durum, bir kimseye atılı birden çok suçla ilgili yürütülen soruşturma ya da kovuşturmada avukatın verdiği hukuki hizmetin de birden çok olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu nedenlerle söz konusu hüküm taslağı açıkça hukuka aykırıdır.
MADDE 10/8 : Bu fıkra hükmünde, ‘’Kovuşturma evresinde görevsizlik kararı verilerek dosyanın üst dereceli mahkemeye gönderilmesi halinde tarifede yazılı ücretler arasındaki farkın ödenmesine üst mahkemece karar verilir’’ ifadesi yer almaktadır. Oysa ki mahkemenin görevsizlik kararı vermesi halinde dava, yeni esas numarası ile üst dereceli görevli mahkemeye gönderilmekte ve görevsizlik kararıyla birlikte avukatın görevinin de sona erdiği kabul edilmek gerekmektedir. Buna karşılık yeni esas numarasıyla üst dereceli görevli mahkemede görülen davaya ilişkin, avukata, yalnızca aradaki ücret farkının ödenmesinin kabulü yerinde değildir. Hükmün öngördüğü durumlarda, avukata, görevli mahkemede de baroca görevlendirilmesi halinde, her iki dosya için ayrı ücret ödenmesi gerekir.
MADDE 10/10 : Talimat mahkemesinin talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekile tarifede yazılı ücretin yarısının ödeneceğine ilişkin hükmün hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Kovuşturmanın tek celsede tamamlanmasına dayalı olan ceza muhakemesi sistemimizin bünyesine tamamen aykırı olan bu hüküm her yönüyle hukuka aykırıdır. Talimat mahkemesinin talebi ile görevlendirilen avukata, o mahkeme in öngörülen ücretin tamamı ödenmelidir.
MADDE 10/11 : Bu hükmün yürürlüğe girmesi halinde avukatlar, sarf kararını düzenleyecek olan Cumhuriyet savcılığı ve mahkemelerin vesayeti altına alınmış olacaktır. Avukatın, verdiği hukuki hizmetin karşılığı olan ücret alacağının, kendilerine karşı bağımsız olduğu makamların idari işlemleri ile tahsil edilecek olması bu bağımsızlığı tamamen ortan kaldıracaktır. Ayrıca hükümde söz konusu sarf kararının ne zaman ve hangi aşamada düzenleneceği belirtilmemiştir. Hüküm bu haliyle, avukatların sarf kararı alabilmek için mahkeme ya da savcılık kapılarını aşındırmaları gibi asla kabul edilemeyecek bir sonucu doğurabilecektir.
MADDE 11 : Yukarıda eleştirmiş olduğumuz madde 10/11 hükmünde ileri sürülen gerekçelerle bu hükmün de kabulü mümkün değildir. Mesleğin bağımsızlığı ve onuru ile asla bağdaşmayacak olan bu düzenlemeler, Türk Hukuku’nda adil yargılanma ve savunma hakkı adına edinilen tüm kazanımları, bu hakları temsil eden avukatların şahsında, elimizden alacaktır. Avukatı, hakkettiği ücreti alabilmek için savcılık ve mahkemelerle ‘’iyi geçinmeye’’
zorlayacak hatta bu makamların vesayeti altına sokacak olan olan bu düzenlemeler hukuk sistemimize ve mesleğe vurulan ciddi darbelerdir. Bu düzenlemeler bizi bulunduğumuz noktadan çok daha geriye götürecektir.
MADDE 12 : Bu madde hükmüyle, müdafi ve vekil görevlendirmelerinin gerçekleştirilmesi amacıyla kulmuş CMK Uygulama Servislerinin ödeneksiz kalması ve dolayısıyla kapanmaları sonucunu doğuracaktır. Kolluk birimlerinden ve adli makamlardan gelen müdafi ve vekil görevlendirilmesi taleplerini kabul eden ve bu görev taleplerini ilgili avukatlara ileten servislerin, bu amaçla istihdam ettikleri personel, kırtasiye, iletişim giderleri ve çeşitli diğer gerekli harcamaları karşılanmaksızın çalışabilmeleri olanaksızdır. Bu servislerin çalışamaması halinde ise ilgili makamlardan gelen görevlendirme taleplerinin karşılanabilmesi ise olanaksızdır. Bu nedenle söz konusu hükmün mevcut haliyle kabulü, sistemi işleyemez hale getirecektir.
GEÇİCİ MADDE 1 : Yukarıda açıkladığımız gerekçelerle, kabul edilemez hükümler içren yönetmelik taslağı, bu madde ile hukukun en temel ilkelerini hiçe sayarak yönetmeliği geçmişe etkili olarak yürürlüğe koymak istemektedir. Yönetmeliğin, yürürlükte olmadığı döneme ilişkin durumlara ve işlemlere uygulanması temelde hukuk güvenliğini zedelemektedir. Mevcut haliyle dahi kabul edilemez olan yönetmelik taslağının bir de hukuk tekniği ile asla bağdaşmayacak biçimde geçmişe uygulanması içinden çıkılması olanaksız karışıklıklara neden olacak ve Anayasasında hukuk devleti olduğunu taahhüt eden devletin bu taahhüdüne aykırı davranmasını sonuçlandıracaktır.
Yukarıda madde metinleriyle ilgili olarak ayrı ayrı sunmuş olduğumuz düşüncelerden de anlaşılacağı üzere, anılan yönetmelik taslağı mevcut haliyle kesinlikle kabul edilemez. Avukatlık mesleğinin özüne ve niteliğine tamamen aykırı düzenlemeler içren taslak, yürürlüğe girdiği taktirde mesleğin bağımsızlığına ve onuruna ciddi darbeler vuracak, savunma adına, ileride onarılması olanaksız yaralar açacaktır. Bu yönetmeliğin kabulü, savunmayı etkisiz kılarak, hukukun üstünlüğü yerine keyfiyeti ve hukuksuzluğu kabul etmek olacaktır.
TASLAKLAR HAKKINDA GÖRÜŞ BİLDİRİLMESİNDE KULLANILACAK FORM
Taslağın Geneli Üzerindeki Görüş ve Değerlendirme
|
Teklif
|
Taslakta yer alan ve özellikle aşağıda belirtilen maddelerdeki düzenlemeler avukatlar aleyhinde olup, baroların bağımsızlığı ilkesine aykırıdır.
|
|
Taslak Maddesi
|
Görüş ve Değerlendirme
|
Teklif
|
1. 10.Md. 3. fıkra ve 10. fıkra |
Bu fıkralarda belirtilen Avukatlara ödenecek ücretin düşürülmesi uygun değildir.
|
Eski düzenleme yerindedir.
|
2. 11. Md. |
Avukatlara ödenecek ücretin Cumhuriyet Savcısı veya Hakimin sarf kararı ile verilmesi, avukatın ve savunmanın bağımsızlığına aykırıdır.
|
Avukatlara ücretleri eski düzenlemede olduğu gibi barolar tarafından ödenmelidir.
|
3. 12. Md. |
Baronun bulunduğu il Cumhuriyet Başsavcısının ödeme yapması Baroların bağımsızlığı ve yargı içindeki konumuna aykırıdır. Ayrıca ödenecek ücret düşük olup, hizmeti karşılamak için yeterli değildir.
|
Türkiye Barolar Birliği'nden ödenmelidir.
|
|