BURSA BAROSU

BASIN AÇIKLAMASI: 15.02.2011 “Balyoz Davası” (15.02.2011)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle


15 Şubat 2011 Salı

KAMUOYUNA

Bursa Barosu; “Balyoz Davası” olarak bilinen ve Silivri’de özel yetkili mahkemelerde görülen davayı…
En son OdaTV internet sitesi bürosunun aranması ve gözaltılarla ilgili gelişmeleri kaygıyla izlemektedir.

Açıkça ifade etmeliyiz ki, CMK’na, Anayasamıza ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre izlenmesi gereken kural, tutuksuz yargılamadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tüm kararları dikkate alındığında, kaçma veya delilleri karartma imkanı olduğu halde kaçmayan ve delilleri karartmayan bir sanığın, mahkeme tarafından kaçacağının ya da delilleri karartacağının kabul edilebilmesi için çok somut deliller ve gerekçeler gösterilmesi gerekmektedir. Oysa savcılık makamının talebinde ve mahkemenin kararında bu durumun aksine en küçük bir ifade bulunmamaktadır. Mahkemenin koruması altındaki delillerin nasıl karartılacağı açıklanmalıdır. Yılları bulan yargılama sırasında kaçmamış ve delil karatma eyleminde bulunmamış sanıkların birden bire bunu yapacak olduklarına ilişkin kanaat hukuki değil, siyasidir.

Soruşturmalarda, tutuklamalarda ve davalarda evrensel hukuk ilkeleriyle uluslararası sözleşmeler hiçe sayılmakta, tutuklamanın tedbir olduğuna ilişkin kurallar anlam değişikliğine uğratılarak bu davalarda bir ceza olarak uygulanmaktadır.

Bunun yanında savunma görevini yapan meslektaşlarımızın çığlıklarından anlaşılacağı üzere; mahkemeleri meşru kılan savunma hakkıdır. Savunma hakkının kullanılamaması veya arızaya uğratılması mahkemenin meşruluğunu tartışmalı kılar.
Silivri’de yapılan işin bir yargılama faaliyeti olmadığına ilişkin şüphelerimiz günden güne derinleşmektedir. Hukuk yok sayılmakta, savunma yok sayılmaktadır.

Ayrıca;
Sürdürülen soruşturma ve davalarda sanık sandalyesine oturtulanların neredeyse tamamının Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kişiler olması, gerçek niyetin ne olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Söz konusu davalarda hukuk, cumhuriyetçi laik kişiliklere karşı olağanüstü derecede aleyhte zorlanırken, tarikatlarla ya da iktidara yakın kişi ve grupların karıştığı olaylarda tam tersine bir tavırla lehte zorlandığı net olarak görülmektedir.

Tüm bunlar yargı bağımsızlığının olmadığına ilişkin çığlığımızın haklı gerekçeleri haline gelmektedir. Bağımsız savunma, bağımsız yargı, hukukun ve demokrasinin olmazsa olmazıdır. Haklı gerekçeleri ortaya konulamayan tutuklamalar ve savunma hakkının engellenmesi, korku toplumu oluşmasına yol açmaktadır.

Gerekirse yargıçlar değişir, gerekirse deliller değişir ve gereği yapılır mesajı verilmektedir. Toplumun muhalif kesimlerine bu yolla mesaj verilmesi faşizm ile açıklanabilir. İktidar ve onun HSYK’sı yargıçların değiştirilmesi işleminin bugüne kadar yerleşmiş uygulamalara uygun olup, olmadığını varsa görev yerleri değiştirilen yargıçların bir talebi olup olmadığını açıklamalıdır. Görünen o ki, iktidar talimatlarını uygulamayanları yerlerinden ederek, son hukukçu kaleleri de düşürmeyi hedeflemektedir.

Bu davalarda, adil yargılanma hakkı açıkça ihlal edilmektedir. Her şeye rağmen bu ülkede savunma ayaktadır ve ne pahasına olursa olsun ayakta kalmaya çalışacaktır. Savunma direnecektir. Unutulmamalıdır ki, hukuk yoluyla hukuksuzluk yaratanlar yine bir gün savunmaya ihtiyaç duyacaklardır. Savunma görevini yapanlar, onlar için de ayakta kalmaya devam edecektir.

Birkaç yıldır yaşananlar, cumhuriyetle, muhalif olanlarla hesaplaşma, onları susturma eylemidir. Bu yapılanlar ileri demokrasi ve hukukun hayata geçirilmesi değildir.

Son yaşanan Oda Tv bürosu ve internet sitesinin sahibi Gazeteci Soner Yalçın’ın evinin aranıp gözaltına alınması, bu gücün nasıl bir sarhoşluk içinde olduğunun açık göstergesidir. Artık en küçük muhalif bir söyleme, eyleme tahammül gösterilememektedir.

Yargı reformu adı altında yargı yürütmeye bağlanmıştır. Kimsenin hukuk güvenliği kalmamıştır. Artık hukuk somut bulgularla değil, hepimizi hayretler içinde bırakan gerekçelerle bağımsız olmayan yargı ile yürütülmektedir.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile bu ülkede ileri demokrasiye geçilmemiştir. Bu ülkede artık ileri başka sistemler uygulanmaktadır.

Kamuoyu bu yaşananlara karşı sessiz kalmaktan vazgeçmelidir. Hiç kimsenin, bu ülkede yaşananların kendisiyle ilgisi olmadığını düşünme lüksü yoktur. Artık herkes için, her zaman ve her yerde hukuksuzluk yaşanabilir. Bugün hukuksuzluğun karşısında durmayanlar yarın sıra kendilerine geldiğinde arkalarında kimseyi bulamayacaklardır.

Halkımızı bu yaşananlara karşı hukuk yoluyla her türlü mücadeleyi vermeye davet ediyoruz. Bursa Barosu bu mücadele ve direnişte, hukukun ve haklının yanında olmaya devam edecektir.

Zeki KAHRAMAN
Bursa Barosu Başkanı

 

 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23