BURSA BAROSU

Abant-Göynük-Mudurnu Gezisi (23.11.2007)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle


Diğer Resimleri görmek için tıklayın...
KENT KAÇAKLARININ HUZUR ADRESİ ABANT
 
Abant’a doğru yola çıktığımızda “Eyvah! Hafta sonu tatilimiz mahvolacak!” Diye geçiriyordu herkes içinden yağmura yakalanınca ama kimse bu kaygısını dile getirerek şom ağızlılık etmek istemiyordu. Oysa her birimiz birer renk olup aktık doğanın en güzel tablolarının içine iki günlük gezimizde. İlk şaşkınlığımızı otelin önüne otobüsümüz yanaşırken yöresel kıyafetler içinde bizi karşılayan oyun ve çalgı ekibini görünce yaşadık. Otobüsten kahkahalarla indiğimizde hava kararmaya, renklerimiz canlanmaya başlamıştı. Otel çalışanları bize müşteri değil misafir gibi davranıyorlardı. Şömine başında oturup bağlama eşliğinde diyar diyar dolaşıp türkülerimizi söylerken közün içine atılmış patatesleri bize dağıtıp yanına da keş peyniri getiren otel görevlisi bizden daha mutluydu misafirlerini iyi ağırlamanın verdiği gururla. Sabah olup da uyandığımızda ne görelim? Yeşiller birbirileriyle yarışıyorlar, sarılar en güzel ton benimki diye bağırıyorlar otelimizin çevresinde. Erkenden yola çıkmak gerekti zira gezilecek çok yer vardı.
 
Dağ sünnet olunca
 
Yolun her iki kenarında dizili ağaçlar dallarını uzatıp elele tutuşmuş ve bir köprü kurmuşlar biz de altından geçip duruyoruz. Güneşte bizi bekliyormuş gibi, önceden hazırlık yapmış sanki, sıcaklığının en iyisini sundu bize. Abant’a varmak üzereyken başı dumanlı mı desem, duvaklı mı desem, dağlar gölü olduğu gibi bizi de kucakladılar.  Göl etrafında içimize derin derin oksijen çekerek yürüyüş yaptıktan sonra acıktık tabi. Bölgede yöresel yemekler yapan otantik restaurantlardan birinde karnımızı doyurduktan sonra Sünnet Gölü’ne doğru yol aldık. Heyelan çukurundan oluşmuş olan bu gölün de tıpkı Abant gibi kurak geçen bir mevsimin azizliğine uğrayıp sularının çekilmiş olması bizi üzdü tabi. Bizi gezdiren İbrahim Amca’nın anlattığına göre bu gölün etrafındaki dağlardan birinde meydana gelen heyelan neticesinde büyük bir toprak parçası kopmuş ve bu olay da dağın sünnet olduğu şeklinde betimlenerek bu göle de adını vermiş…
 
Zamanın durduğu yer
 
Mudurnu’nun tarihi yapıları, beyaz badanalı, kahverengi ahşap pencereli, yamaçlarda ardı ardına sıralanmış evleri bizi zamanda yolculuğa çıkarırken, pazardan keş peyniri, tarhana gibi yörenin kendine özgü yiyeceklerinde de almayı ihmal etmedik. En önemli tarihi yapısı sanırım Türkiye’nin sayılı sütunsuz kubbesine sahip olan camilerinden biri olan Yıldırım Bayezid Camii’dir. İnsanların sıcaklığı, samimiyeti bir kez daha sorgulattı bize yaşadığımız ilişkileri, yabancılaşmayı. Herkesin ortak düşüncesi zamanın bu küçük ilçede durmuş olduğuydu. Yüzyıl önce nasıldıysa yaşam bugün de aynıydı sanki. Bütün gün gezip dolaşıp arınıp gevşedikten sonra otelimize döndük. Ertesi gün otelden ayrılırken ziyaret ettiğimiz bir akrabamızdan ayrılır gibiydik. Bu arada nerdeyse adım başı ayva ağacı bulunduğu için yol arkadaşlarıma dağıtmak üzere kucağıma topladığım ayvalarla onlara doğru giderken “göz hakkı” olayını abartmış olduğum yorumları da yapılmadı değil. Çubuk Gölü’nü de görmek boynumuzun borcuydu elbette ve o günkü gezimizi de öğlene kadar tamamlayıp Bursa’ya geri dönecektik. Tüh! Tam da tatil havasına girmeye başlamıştık, yine sıcaklığını bizden esirgemeyen güneşin de katkılarıyla. Ve yine heyelan neticesinde oluşmuş vadi içinde bir göl, gölün etrafında yel değirmenleri. Ben yel değirmenlerini sadece Don Kişot’tan biliyordum, ilk defa yakından gördüğümüz değirmenlerin içinde, dışında, balkonunda, etrafında bol bol fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik tahmin edeceğiniz gibi. Gölün etrafındaki ağaçlar gölde yansıyan güzelliklerini seyrederken biz de onları seyrettik bir süre. Ve son durağımız Göynük..
 
Ömürden kazanılan iki gün
 
Bir vadinin yamaçlarına sıralanmış o beyaz evler yine sadeliğin, samimiyetin sıcaklığın simgesi olarak duruyorlar. Fakat asıl simgesi Göynük’ün Zafer Kulesi’dir. İlçenin her yerinden görülebilen bir tepeye 1922 yılında Cumhuriyet döneminin ilk kaymakamı Hurşit Bey tarafından Sakarya savaşı başarısından sonra inşa ettirilmiştir. Bütün ilçeyi ayaklarınızın altında görmek istiyorsanız biraz yokuş tırmanıp, nefes nefese kalmayı göze alacaksınız. Ama dert etmek gerekmiyor inerken zaten kapı önünde komşularıyla oturmuş kadınlar yorgunluk çayı içmeye davet ediyorlar. Burada da tarihi yapılar, restorasyonla ilk güzelliklerini korumaya devam ediyorlar. Dönüş vakti geldi artık. Son kez tarhana çorbası içmeden ayrıldık sanmayın. Dönüş yolculuğumuzu da başkanımız Asude Hanım’ın kelime oyunu şenlendirirken kazanmak değildi önemli olan. Kazanan tarafta olmadığım için söylemiyorum bunu! Hepimiz ömrümüzde iki günlük bir “zaman” kazandık. Hayatta geri getirilemeyecek olan tek şey zaman.
 
 Av. Nurhayat ALTACA
 
Fotoğraflar: Av.Akan DEMİR
 
 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23