BURSA BAROSU

BASIN AÇIKLAMASI - 10.12.2014 - DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ (10.12.2014)


Bu Haberi

Bu Haberi

Tweetle


BASINA VE KAMUOYUNA

2. Emperyalist paylaşım savaşından sonra Birleşmiş milletler üyesi devletler, temel hak ve özgürlüklerinin öneminden yola çıkarak 10 Aralık 1948 günü İnsan Hakları evrensel bildirgesini büyük bir çoğunlukla kabul etmiştir.

Bildirgenin kabul edildiği tarih olan 10 Aralık günü, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kabul edilmiştir.

Aradan uzun yıllar geçmesine ve bilim teknik anlamında büyük ilerlemeye rağmen günümüzde, özellikle ülkemiz insan hakları açısından olması gereken noktanın çok gerisindedir. Bunda şüphesiz baş sorumlu mevcut siyasi iktidardır.

İnsan hakları evrensel Bildirgesinde 66 sene önce düzenlenen hak ve özgürlükleri bugün ile kıyaslayacak olursak;

-Ülkemizde bağımsız, adil bir yargılama sistemi yoktur.

Daha düne kadar, savunma hakkının ihlal edildiği, adil yargılanma ve bağımsız yargı ilkesiyle bağdaşmayan Özel Yetkili Mahkemelerin faaliyetleri, insan hakları ihlaline neden olmuştur. Kendisi için tehdit oluşturması üzerine, siyasi iktidar tarafından Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılmış, fakat akabinde iktidar zaman kaybetmeden muhalifler için sopa işlevi görmesi şaşırtıcı olmayacak Sulh hakimliği düzenlemesine geçmiştir.

İktidar, savunma hakkının ihlalini önemsemeyerek Avukatların dava dosyasını incelemesini sınırlayacak düzenlemeler peşindedir. Yargı ile olan sıkıntılar bu kadarla kalmamış, İktidar hedefine HSYK’yı almış, hatta HSYK seçimlerinde istediği sonuç çıkmazsa seçim sonucunu tanımayacağını deklare etmiştir.

İktidarın hedefinde son olarak Anayasa Mahkemesi ve üyeleri yer almıştır. Bugün için ülkemizde adil yargılamadan, bağımsız ve tarafsız yargıdan söz etmek mümkün değildir.

İfade ve düşünce özgürlüğü ise iktidardan yana görüş bildirmek şartıyla sınırsız kullanılmakta ve desteklenmektedir. Muhalif basın ve gazeteciler ise baskı altında işini kaybetme korkusu taşımaktadır.

İktidar kendisinin kusurlu olduğu olaylarda yayın yasağı getirerek sansürü olağan hale getirmektedir. Uludere, Afyon, Reyhanlı, Soma, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları yayın yasağı kapsamına örnektir.

Kısa bir zaman önce iktidarın otoriter uygulamalarına karşı hukuk devletinde ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olan Gezi parkı kaynaklı barışçıl gösteriler bile soruşturma ve dava konusu olmuş, hatta kolluk tarafından öldürülen vatandaşlarımız olmuştur.

-Yine eğitim alanında da durum pek farklı değildir.
Son yapılan eğitim şurasında ilkokullarda insan hakları dersinin haftalık ders çizelgesinden kaldırılması tavsiye edilmiştir.

İnsan Hakları Bildirgesinin 26.Maddesinin
2. Fıkrasında; Eğitim, insan kişiliğinin tam gelişmesini, insan haklarıyla temel özgürlüklere saygının güçlenmesini amaç olarak almalıdır. Eğitim bütün uluslar, ırklar ve dini topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu güçlendirmeli ve Birleşmiş Milletler'in barışın sürdürülmesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. 

3-Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türü için öncelikli seçme hakkına sahiptir. Eğitim alanında 1948’in bile gerisine gidilmiştir. İktidar karma eğitimi ortadan kaldırmak için çalışmakta sakınca görmemiştir. Anaokullarına bile dinsel eğitim getirmeyi programına almış, bununla yetinmeyerek bilimsel dayanağa gerek bile duymadan ‘Osmanlıca‘ dil eğitimi konusunu da gündemine almıştır.

Kısa bir zaman öncesi de ihtiyaç olmamasına rağmen, velilerin, öğrencilerin iradesini hiçe sayarak; tamamen ben yaptım oldu anlayışı ile birçok okulu İmam Hatip’e dönüştürmüştür. Kamuoyunun baskısına rağmen 4+4+4 uygulamasından geri adım atmamış, küçük çocukların eğitimini, çocukların ailelerinin düşüncelerini hiçe sayarak kendi dünya görüşüne göre dizayn etmeye başlamıştır.

Ülkemizde çalışma yaşamında da insan hakları anlamında karanlık bir tablo bulunmaktadır. 1948 yılında kabul edilen bildirgede
Madde 23-1 Herkesin çalışmaya, işini özgürce seçmeye, adil ve elverişli çalışma koşullarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. 
(2) Herkesin hiçbir ayrım gözetilmeksizin, eşit çalışma karşılığı eşit ücrete hakkı vardır. 
(3) Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna uygun bir yasayış sağlayan, gerekirse her türlü sosyal güvenlik araçlarıyla da desteklenen bir ücrete hakkı vardır. 
(4) Herkesin, çıkarlarının korunması için başkaları ile birlikte sendika kurmaya ve kurulu bir sendikaya katılmaya hakkı vardır. 

Yaşanan iş cinayetleri, taşeronlaştırma, sendikaya ve sendikalı çalışana karşı hasmane tutum, iş güvenliği hususları göz önüne alındığında iş yaşamında da insan haklarının egemen olmadığı açıktır.

Hiçbir Avrupa ülkesinde olmayan seçim barajı, anti demokratik siyasi partiler yasası, partiler arasında olan haksız rekabet, iktidarın devlet gücünü kullanmasının seçme ve seçilme hakkının ihlali olduğu gibi, aynı zamanda bir insan hakları ihlalidir.

Yine kamu hizmetine girme ve kamu hizmeti alımında insan haklarına aykırı olarak ayrımcılık yapılmakta ve mevcut iktidara yakınlık baz alınmaktadır.

Daha dün cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiası ile eski bir milletvekili, polisler ve iktidar partisi milletvekillerinin öncülüğünde dövülerek hakaret suçlamasına benzer durumlarda var olan uygulamanın aksine tutuklanmıştır.

Görüldüğü üzere 66 yıl sonra bile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde yer alan temel hak ve özgürlükler ülkemiz için ne yazık ki bir temenniden ibarettir. Oysa bildirgede belirtilen ilkeler ve prensipler insanlığın bin yıllarca yürüttüğü ortak mücadeleyle bir kazanım haline dönüşmüştür.

Bu nedenle her türlü baskıya karşı insanlık bu kazanımlardan vazgeçmeyecektir. Bizlerin bugünkü görevi haklarımızı bilmek ve korumaktır. Unutmayalım ki, insan haklarıyla insandır.10.12.2014

BURSA BAROSU
İNSAN HAKLARI KOMİSYONU


 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23