Page 297 - BURSA BAROSU ÇALIŞMA RAPORU 2016-2018
P. 297

BARO BÜLTENLERİ



               “Ne yazık ki geldiğimiz nokta; Hukukun üstünlüğünü savunan biz hukukçular ve avukatların meslek
               örgütü barolar tarafından kesinlikle kabul edilemez bir hal almıştır.

               Son olarak 14 Haziran 2017 tarihinde Milletvekili - Gazeteci Enis Berberoğlu İstanbul 14. Ağır Ceza
               Mahkemesi’nin kararı ile ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla
               gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak’ suçundan 25 yıl ağır hapis
               cezası ile cezalandırılmış ve duruşmada tutuklanmıştır. İddianamede ortaya konan iddia ve isnat edilen
               eylem ile hüküm ve bu hükme yapılan gerekçe hukuksal içerikten yoksundur. Mahkumiyet kararına esas
               teşkil eden ve TCK 330/1 maddesi ile düzenlenen casusluk suçunun unsurları oluşmamıştır. Pozitif hukuk
               açısından baktığımızda sübuta eren ve suç unsuru içeren herhangi bir eylem de görünmemektedir.”


               Adliyelerde saray kuralları hüküm sürüyor Gürkan Altun daha sonra şöyle devam etti:
               “15 Temmuz darbe girişiminin ardından birçok belediye başkanı tutuklanmış, seçilmiş belediyelere
               kayyum atanmış, parti başkanları ve birçok siyasetçi, sayısız hukukçu, yazar, akademisyen, gazeteci ve
               birçok kişiye dava açılmış ve aralarında milletvekilleri ve parti başkanları da olmak üzere birçok yurttaş
               da halen tutuklu olarak yargılanmaktadır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından, hukuk tarihimizin
               en kara günlerini yaşamaktayız. Bu kara günlerin kısa vadede son bulacağına dair en küçük bir umut da
               yoktur. Çünkü lekelenmeme bir hak olmaktan çıkmış, masumiyet karinesi unutulmuş, düşünce ve ifade
               özgürlüğü, basın özgürlüğü kalmamıştır. İsmi adliyeden ‘Adalet Sarayı’na dönüştürülen fiziksel mekanlar,
               adaletin sağlandığı yerler olmaktan çıkmış, saray kurallarının hüküm sürdüğü yerler haline gelmiştir.
               Hukuka, hukukun üstünlüğüne inanan herkesin desteklediği, adliye ve yargının bütün unsurlarından
               FETÖ’nün  ayıklanması,  temizlenmesi;  bambaşka  bir  hale  bürünmüş  ve  siyasal  iktidar  tarafından
               oluşturulan yeni yapılanma endişe, korku ve umutsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Gelinen bu son
               aşama, sözün bittiği yerde olduğumuzun göstergesidir. Enis Berberoğlu’nun mahkumiyeti ve hükümle
               birlikte tutuklanması da bu hukuksuz sürecin devamı niteliğindedir. Bu karar, yeni yapılanmaya yönelik
               tespitleri haklı kılan uygulamaların bir örneğidir. Ne yazık ki, son örneği de olmadığı gibi gelecekteki
               uygulamalara da ışık tutan bir örnek olarak hafızlara kazınmıştır. Gelinen nokta vahim bir hal almıştır.


               Bağımsız yargıya inanç gittikçe zedeleniyor
               Bursa Barosu olarak, kurumsal varlığımız açısından en temel çalışma sahası doktrin ve evrensel hukuk
               kuralları ile uluslararası sözleşmeler, anayasa, yasalar ve içtihatlar çerçevesinde hukuki değerlendirme
               yapmak  ve  bunları  da  ilgili  kurumlar,  meslektaşlarımız  ve  yurttaşlarımız  ile  paylaşmak,  adaletin
               sağlanmasına ve demokratik yaşama katkı iken üzülerek söylüyoruz ki; gelinen noktada bu çabanın,
               artık hiçbir anlam ifade etmediği, anlamsızlaştığı günleri yaşamaktayız.


               Bağımsız  ve  tarafsız  yargı;  hukuk  devletinin  ve  demokrasinin  olmazsa  olmazıdır.  Bugün  yargı
               üzerinde  oluşturulan  siyasi  baskı,  yargı  mensuplarının  somut  verilere  dayanmaksızın  toplumda
               kaygı  verici  ve  infial  yaratan  kararlar  vermesine  yol  açmaktadır.  Halkımızın  bağımsız  yargıya  olan
               inancı  gittikçe  zedelenmektedir.  Son  günlerde  birçok  ilde  yürütülen  farklı  farklı  soruşturmalarda
               meslektaşlarımızın  tutuklanma  gerekçeleri  vahim  nitelik  taşımaktadır.  Basında  yer  alan  gerekçeler
               eğer  doğru  ise  sulh  ceza  hakimliği  tarafından  tutuklama  gerekçesinde  ‘şüphelinin  yaptığı  görev
               göz  önüne  alınarak  suçu  işlediğine  dair  kuvvetli  suç  şüphesinin’  ifadesini  kullanmakla  avukat
               olan  şüphelinin  mesleğini  suç  işlediğine  karine  olarak  nitelemekte  ve  yani  ‘avukatlık  mesleğini’
               tutuklama  gerekçelerinden  biri  haline  getirmektedir.  Tutuklama  başlı  başına  yargılama  konusu
               uyuşmazlığı çözecek bir amaç haline getirilmemeli, peşinen infaz edilen cezaya dönüştürülmemelidir.
               Adli  kontrol  tedbirlerinin  en  hafifinden  en  ağır  tedbir  olan  tutuklamaya  kadar,  hangi  tedbir
               şüpheli  veya  sanığın  hukuki  durumu  ile  orantılı  ise  o  tedbir  uygulanmalıdır.  Ülkemizde  gelinen
               koşullarda  avukatlık  mesleği  suç  işleme  potansiyeline  yargı  eliyle  dönüştürülmüş  bulunmaktadır.


               Avukatsız yargılamanın önü açılmak isteniyor
               Son olarak Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması kararında gerekçe yapıldığı üzere bir çok
               kişiyi, ‘kaçacakları ya da saklanacaklarından’ bahisle tutuklu yargılayan yargımız, kamuoyunun yakından
               tanıdığı bazı kişi ve siyasetçilerin yakınlarını ise ‘sabit ikametgah sahibi’ olduklarından bahisle tutuksuz

                                                          - 273 -
   292   293   294   295   296   297   298   299   300   301   302