Page 557 - BURSA BAROSU ÇALIŞMA RAPORU 2016-2018
P. 557
BARO BÜLTENLERİ
Altun şöyle konuştu:
“Elbette ilk kıvılcım Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıydı. Ardından gelen
Amasya, Erzurum ve Sivas kongrelerine baktığımızda TBMM’nin kilometre taşlarının aslında buralarda
döşendiğini görüyoruz. Erzurum’da 60’ı aşkın delegenin katıldığı bir kongre yapılmasına karşın, bir buçuk
ay sonra yapılan Sivas Kongresi’nde ne yazık ki sadece 41 delege vardı. Bu bile o yıllarda mücadelenin
ne kadar zor olduğunu bize gösteriyor. O dönemde bu mücadeleyi etkisizleştirmeye, engellemeye
çalışanlar, Mustafa Kemal ve silah
arkadaşları hakkında verilen idam
kararları ve bir korku iklimi elbette
tesis edilmeye başlanmıştı. Ancak
bu 41 yürekli cesur insan hepimizin
bildiği Sivas Kongresi kararlarını
aldılar. Hemen peşinden 23
Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ni topladılar.
Yaklaşık 319-320 milletvekili vardı
toplanan kurucu mecliste ve yine
biz avukatlar da o dönemin Bursa
Barosu Başkanı da olmak üzere
orada temsil edilen meslek örgütü
olduk. Ulusal Egemenlik bizim için
23 Nisan 1920’de vücut buldu.
Bir zümreye, bir aileye, bir aşirete
bağlanmadan bütün milletin vicdanına, aklına, bütün milletin duygularına cevap verecek bir ulusal
egemenlikti Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusal egemenlik anlayışı ve yıllar geçti bunu çocuklara emanet
etme kararı aldı çünkü gelecek gençlerindi, çocuklarındı.”
Taciz, tecavüz ve şiddet mağduru çocuk vakalarından örnek verirken, en son, “Çocuklar ölmesin” diyen
Ayşe öğretmenin kucağında çocuğuyla cezaevine gönderildiği hatırlattı. Türkiye’den Avrupa’ya geçişte
250 bin Suriyeli mülteci çocuğun kaybolduğunu da ifade eden Gürkan Altun, “Bizler, kendi çocuklarımızı
koruduğumuz kadar bütün çocukları korumak zorundayız. Anadolu doğurgan bir toprak. Binlerce
yıldır yüzlerce medeniyete ev sahipliği yaptı. 23 Nisan 1920 ile de uluslaşmış, hepimizi içine almış ve
Türk Milleti kimliği altında birleştirmiş bir toprak. Çocuklarımıza sahip çıkmak zorundayız. Öncelikle,
cemaatlerde tarikatlarda olan bütün çocukların buralardan kurtarılması gerekiyor. Devletin koruması
altında şefkat evlerinde, çocuk esirgeme kurumlarında olmaları gerekiyor. Ama sadece barınmaları
değil. Özgürlükleri, mutlulukları ve bağımsızlıklarını da bizim tesis etmemiz gerekiyor. Çocukları mutlu
etmek için onları istismardan korumak kadar onları eğitmek, onları hayata hazırlamak da önemlidir.
Çocukları korumak istiyorsak onları annelerinden ayırmamak, annelerini şiddet mağduru olmaktan
- 533 -