10-11 ARALIK 2009 TARİHLERİNDE ERZUMUDA YAPILACAK ÇALIŞTAY’A BURSA BAROSU ADINA SUNULAN RAPOR
YÖK.Başkanlığı’nın ilgideki yazısı okunduğunda, istenenin, “halen mevcut olan düzenin daha iyi duruma getirilmesi için hangi değişikliklerin yapılması gerektiği” ile sınırlı olduğu gibi bir izlenim alınmaktadır. Oysa komisyonumuz, Hukuk Fakültelerinin müfredatı ile fakülteyi bitirdikten sonraki mesleki uygulama eğitiminin birlikte değerlendirilmesi ve uygulanan sistemin kökten değiştirilmesi gerektiği görüşündedir. Bu görüşümüzü teknik ayrıntıya girmeden kısaca açarsak ;
A – HUKUK FAKÜLTELERİNE GİRİŞ :
Bilindiği gibi halen merkezi sistemdeki sınava “Türkçe-Matematik” eşit ağırlıklı olarak alınmaktadır. “Matematik” aranması son derece isabetlidir. Çünkü matematik kafa olmadan hayatın ham olaylarını hukuk normlarına oturtup bir çözüme kavuşturmak olanağı yoktur. “Türkçe” aranması da isabetlidir. Çünkü Türk Dili ve Gramerini iyi bilmeden, hukuk metinlerini doğru yorumlamak olanağı yoktur. Diğer taraftan, hukuk öğreniminde “sosyoloji, mantık felsefe ve psikoloji” gibi “sosyal” temel bilgiler de gereklidir. Bunun için hukuk fakültelerine girişte mevcut uygulamada “Türkçe-Matematik” tercihi doğrudur.
B – HUKUK FAKÜLTELERİNDE MEFREDAT VEYA HUKUK ÖĞRENİMİNDE SORUNLAR :
1) Fakülte ile adliye arasındaki boşluk : a) Avukatlar İçin : Avukat stajına başladığımızdan beri hepimizin gördüğü en büyük eksiklik (yanlış) hukuk fakültesi ile adliye arasındaki korkunç kopukluktur. Fakültede iyi bir hukuk öğrenimi alınsa bile, adliyedeki uygulama karşısında hep moral bozucu bir boşluğa düşülmektedir. Bu boşluğu baroların yürüttüğü ve yönettiği staj okulları (staj eğitim merkezleri) dolduramamaktadır. Bunun çok değişik nedenleri var. Örnek vermek için birkaçını sayarsak ; • Stajda verilen uygulama dersleri, bilimsel bir metoda dayanmamaktadır. • Staj okulunda ders veren avukat veya hakimler, ders verme tekniğini almamış amatörlerdir • Staj eğitiminin gerektirdiği disiplin ve yaptırım fiilen uygulanmamaktadır. • Hukuk fakültelerinde görülen eğitimdeki kalite düşüklüğü, stajyerde görülen “hukuk nosyonunun” düşüklüğü, staj eğitimi ile giderilememektedir. Staj sonunda ; İyi dilekçe yazamıyor. (Gerek dil bilgisi ve gramer, gerekse etkin anlatım yönünden) Olayı hukuki kalıbına oturtamıyor ve sorunu doğru çözüme götüremiyor. • Sonuçta, hukuk ve uygulama temel bilgisi yetersiz olan avukatlar ortaya çıkmaktadır.
b) Hakim Ve Savcılar İçin : Avukatlar için olan boşluk, hakim ve savcılar için dahi vardır. Bu gün (giriş sınavı ve Türkiye Adalet Akademisi sayesinde) eskiye göre ve göreceli olarak daha iyi bir durumdan söz edilebilir. Ancak, raporumuzun aşağıdaki bölümlerinde açıklanacağı gibi, hakim ve savcılar bir “kurumsal uzmanlaşma” ayırımı içinde olmadıkları için, uygulamada görülen bilgi yetersizliği çok büyük sakıncalar doğurmaktadır. Hem davalar gereğinden fazla uzamakta, hem de çıkan kararların isabeti ve kalitesi düşmektedir. Bu durum kamu oyunda giderek artan şikayetlere neden olmaktadır.
2) Müfredat Programındaki Sorunlar :
a) Tüm hukuk fakültelerinin (tüm üniversitelerin olduğu gibi) öğretim kalitesi düşmüştür ve düşmeye devam etmektedir. Temel hukuk bilgilerinden yoksun stajyerler ile karşılaşıyoruz. Genel olarak üniversitelerin ve fakültelerin yönetimi ve öğretim disiplini ciddi şekilde gözden geçirilmelidir. b) sınavlarda halen uygulanmakta olan test usulü derhal kaldırılmalı, sınavlar klâsik usulde yazılı ve sözlü olarak yapılmalıdır. Yazılı sınavda sorular, problem çözme (muhakeme) şeklinde ve tüm konuları kapsayacak yatay genişliğinde olmalıdır. Sözlü sınavda ise Türkçeyi kullanım, ifade yeteneği ve konuya derinlemesine hâkimiyet aranmalıdır. c) Tüm hukuk fakültelerinde mezuniyet için, aynı soruları kapsayan merkezi sistemde bir devlet imtihanı konmalıdır. (Almanya’daki gibi) c) Her fakültenin müfredatı diğerine uymamaktadır. Ayrıca, öğretim kadrolarının yetersiz olduğunu görüyoruz. Bu durumun öğretim kalitesini düşürdüğü görüşü yaygındır. Bu önemli konuların araştırılıp çözümlerinin tartışılması gerekir. d) “Roma Hukuku” bazı hukuk fakültelerinde okutulurken, bazılarında okutulmamaktadır veya “seçimlik ders” durumuna düşmüştür. Oysa Roma Hukuku bu günkü hukuku daha iyi anlamak ve sindirmek için mutlaka okutulması gereken önemli bir derstir. Roma Hukuku’nu 1.sınıftaki zorunlu dersler arasına almak ve ona mutlaka yeterli saat ayırmak şarttır. e) İmar Hukuku uygulamada önemli bir yere gelmiştir. Bunun hiç olmaz ise “seçimlik” dersler arasına almakta fayda vardır. Hukuk Fakültesinin 5 yıla çıkarılması halinde zorunlu dersler arasına mutlaka alınmalıdır.
C - HUKUK ÖĞRENİMİNDE TEMEL DEĞİŞİKLİKLER YAPILMALI VE DOKTORLARIN TIP FAKÜLTESİNİ BİTİRDİKTEN SONRAKİ UZMANLIK EĞİTİMİ SİSTEMİ AVUKAT, HAKİM VE SAVCILARA ADEPTE EDİLMELİDİR.
1) Uzman Doktor Olmanın Şartları : Bilindiği gibi, 6 yıllık tıp fakültesini bitirdikten sonra ancak “pratisyen doktor” unvanı alınabilmektedir. Fakat bu unvan uygulamada (etkin ve yetkin) çok fazla iş görmemektedir. Hastaya gerekli olan tıp müdahalesini yapmak için “uzman doktor” olmak gerekiyor. “Uzman doktor” olmak için ise, “merkezi sistemde” olan “TUS” imtihanına girip, bu imtihanı kazandıktan sonra, bu imtihanın sonucuna göre belli bir uzmanlık dalında bir uygulama hastanesinde veya tıp fakültesi hastanesinde dört yıl uygulamalı uzmanlık eğitimi alması, ayrıca (bir tezini imtihan kuruluna kabul ettirerek) bu uzmanlık eğitimini başarı ile sonuçlandırması sonucu “uzmanlık diploması” alması gerekir.
Merkezi sistemde yapılan “TUS” imtihanını verenlerin %5 oranın üstüne çıkamadıklarını duyuyoruz.
2) Uzman Doktor Gibi, Uzman Avukat ve Uzman Hakim, Uzman Savcı Statüsü Olmalıdır. Hukuk Öğreniminde Uzmanlaşma kabul edilirse, Uzmanlaşma Sayesinde, Kendi Uzmanlık Dalındaki Avukat, Hakim Ve Savcıların Bilgi Düzeyi Yükselir. Bilgi Düzeyinin Yükselmesi ise, Adliyedeki Davaların Daha Kaliteli, Doğru ve Hızlı Sonuçlanmasını Sağlar.
Bu önerimizi biraz açar isek ;
a) “Hukuk Uzmanlık Ve Uygulama Akademisi” kurulmalıdır. Bunun genel ortak hükümleri aşağıdaki açıklanmıştır ;
• Avukat, Hâkim ve Savcıların statülerini ve mesleki eğitimlerini düzenleyen mevzuatı, ayrıca eğitim sistemine ilişkin mevzuatı kökten değiştirmek gerekiyor. • Hukuk fakülteleri 1+4=5 yıl olmalıdır. Okutulan derslerden geçmek, her fakültenin kendisinin (ilgili öğretim üyesinin) klâsik usulde yazılı ve sözlü sınavla ile olmalıdır.Ancak, tüm ders sınavlarını veren öğrencilerin mezuniyeti için, tüm hukuk fakültelerinin tabi olacakları merkezi sistemde bir devlet sınavı konmalıdır. (Almanya’daki gibi) • Bu devlet sınavını örneğin 3 kez veremeyenler, hukuk fakültesini bitirmemiş olurlar. Ancak, bu durumdaki öğrencilere bazı haklar verilebilir. Örneğin, başka sosyal bilimler okutan fakültelere yatay geçiş veya fark sınav hakkı tanıyarak o fakültenin mezunu sayılabilir. Adalet Meslek Okulundaki bazı uygulama derslerinin fark sınavını vererek, Adalet Meslek Okulu mezunlarının haklarını elde edebilirler. • Hukuk fakültesini, devlet sınavını vererek bitirenler, “Hukuk Uzmanlık Ve Uygulama Akademisi” giriş sınavına girebilme hakkı kazanırlar. (HUS-Hukuk Uygulama Sınavı) • Akademi giriş sınavını (HUS-Hukuk Uzmanlık Sınavını)) kazanamayanlar, halen mevcut uygulama sistemine göre, “avukatlık staj eğitim merkezi”nde stajını başarı ile bitirmek kaydı ile pratisyen avukat olabilirler. Pratisyen avukatlar, uzman avukatlığın henüz uygulanamadığı bölgelerde “pratisyen avukatlık” yapabilirler veya uzman avukatlığın uygulandığı şehirlerde, uzman avukatın sorumluluğu altında “yardımcı avukatlık” yapabilirler. • Akademi giriş sınavını (HUS-Hukuk Uzmanlık Sınavını)) kazanan hukuk mezunları, kendi tercihlerine ve sınavda aldıkları puana göre, Hâkim-savcılar ile avukatlar için olan akademide ve uzmanlık bölümünde öğrenime başlarlar. Hâkim-savcı ile avukatlar, akademi içinde ayrı ayrı bölümlerde öğrenim alacakları gibi, hakim-savcılar için ayrı, avukatlar için ayrı akademiler kurulabilir. Ayrı ayrı olması pratikte belki daha uygun olacaktır. Bu takdirde, avukatlar için Türkiye’nin değişik bölgelerinde ve o bölgenin (hukuk fakültesi olan) büyük şehrinde birden çok sayıda akademiler kurulabilir. • Akademi, ihtiyaca göre belirlenecek kontenjana bağlı sayıda öğrenci alır. Ayrıca, sınavı kazanmış olmak için asgari puan belirlenebilir. • Sınav, hukuk fakültesinde okutulan dersler dışında ayrıca, genel kültür ve genel yetenek konularını da içermelidir. Genel yetenek sınavında, belirlenecek asgari puanı tutturamayanlar, hukuk bilgilerinden yeterli puan alsalar bile, akademiye alınmamalıdır. • Akademide eğitim süresi asgari iki yıl (bizim tercihimiz üç yıl) olmalıdır. Akademi öğrencileri, devlet memuru sayılmamakla beraber, yargı mensuplarının tabi olduğu aylık sistemine göre devletten aylık almalı, sosyal güvenlikleri olmalı ve öğrenim kıdemden sayılmalıdır. • Akademi hukuk fakültesine bağlı olarak çalışmalı ve akademi öğrenimi, lisans üstü sayılmalı ve bu statünün tüm haklarını vermelidir. Hukuk Fakültesinin öğretim üyelerinden ve diğer tüm olanaklarından yararlanmalıdır.
b) Avukatlar için :
• Akademinin “Uzman avukatlık” bölümüne veya “Uzman Avukatlık Uygulama Akademisi”ne girmek isteyenler, yukarıda (a) bölümünde açıklanan kurallara göre sınava girerler. Bu sınav, Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri ile uygulama adamlarının (hâkim ve avukatlar) birlikte hazırlayacakları sorularla yapılacak merkezi sistemdeki (belki yılda iki kez) bir HUS-hukuk uzmanlık sınavıdır. Genel yetenek ve genel kültür konularında, bu konularda uzman öğretim üyelerinden yardım alınır. • Hangi uzmanlık dalında öğrenim alınacağı, o dalın kontenjanına, öğrencinin tercihine ve alacağı puana göre belirlenir. • Akademi içinde uzmanlık bölümleri kurulur. Başında bir “bölüm başkanı” olur. İdari bakımdan hukuk fakültesine bağlı çalışır. Öğrenim, akademi öğretim üyelerinden hem akademide hem de adliye içinde uygulama eğitimi almaları ile olur. Uygulama eğitiminde dersler, konular, adliye ve avukat yanındaki staj yönetmeliklerle belirlenir. Dersler, konular, staj ve staj yapılacak diğer kurumlar uzmanlık dalına göre değişir. Yanında uzmanlık Stajı yapılan hâkim, savcı, avukat ve kurumun, başarı veya başarısızlığa ilişkin vereceği raporlar öğrenip başarısında nazara alınır. Ancak, her yılın uygulama eğitimi sonunda uzmanlık tezi hazırlamaları ve akademi öğretim üyesi (hukuk fakültesi öğretim üyesi olmalıdır), baro ve adalet komisyonu üyelerinden oluşacak bir kurul önünde, hem yazılı hem de sözlü olarak yapılacak sınavda başarılı olmaları gerekir. İmtihan kurulu, uzmanlık dalına göre seçilir. Kurul başkanı (hukuk fakültesi öğretim üyesi olan) akademi öğretim üyesinden seçilir. • Akademi öğrenimi içinde, avukatlık etiği, avukatlık kanunu uygulaması, dilekçe düzeni, etkin ve kolay anlaşılır dilekçe yazma tekniği, iş takibi, iş disiplini, hitabet, diksiyon gibi konular olmalıdır. • Avukat, bitirdikleri uzmanlık dalına göre örneğin ; “Aile Avukatı”, Mülkiyet Hukuku Avukatı”, “Ceza Hukuku Avukatı” “Ticaret Hukuku Avukatı” ve “İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku Avukatı” gibi unvanlarını kullanırlar. büro tabelâlarına bu unvanlarını yazarlar. Uzman avukatlar, kendi uzmanlık dalı dışında dava alamazlar. . Bu uygulama (yasak), şehirlerin gelişmişlik durumlarına göre yıllar içinde kademeli olarak uygulanır. Pilot uygulamalar yapılır. Kazanılmış haklar saklı tutulur. • Uzmanlık imtihanına girmeyen veya girip de kazanamayan hukuk fakültesi mezunları, Avukatlık stajını yaptıktan sonra “pratisyen avukat” unvanı ile ve henüz uzmanlık uygulamasının başlamadığı şehirlerde avukatlık yapabilirler. Uzmanlık uygulamasının başladığı şehirlerde ise, uzman avukat denetiminde, “pratisyen avukat” unvanını belirtmek kaydı ile yardımcı avukatlık yapabilirler. Ancak, dava dilekçesi, davaya cevap dilekçesi, delil listesi gibi sonuca etkili önemli işlemleri uzman avukatın ortak imzası ile verebilirler. • Uzman ve pratisyen avukatlara ilişkin olarak yukarıdaki son iki satırbaşında yazılı olan çalışma kısıtlamaları, zamana yayılabilir ve yumuşak geçiş için intibak hükümleri getirilebilir. Hatta Kısıtlamalar yumuşatılabilir. (Örneğin pratisyen doktorlar dahi doktor muayenesi ve reçete yazabiliyor. Ancak, önemli rahatsızlıklarında hastalar, pratisyeni değil uzman doktoru tercih ediyor)
c) Hâkim Ve Savcılar için :
• Yukarıda (a) bendinde yazılı şartlara uydurulmak kaydı ile halen uygulanmakta olan “Türkiye Adalet Akademisi”, üniversite lisansından sonra yüksek lisans sayılan, ikinci üniversite gibi olmalıdır. (Amerika Birleşik Devletlerinde Hukuk Fakülteleri, sosyal bilimler konusundaki bir üniversitenin bitirilmesinden sonra okunabilen ikinci üniversitedir.) Yukarıda açıklanan genel ilkelere göre bu okul yeniden düzenlenmeli ve süresi en az iki yıl olmalıdır. yukarıda avukatlar için açıklandığı gibi, “İdare Mahkemeleri”, “Vergi Mahkemeleri”,“Sulh, Asliye Ve Ağır Ceza Mahkemeleri, “İş Ve Sosyal Güvenlik Mahkemeleri”, “Asliye Ticaret Mahkemeleri”, “Asliye ve Sulh Hukuk Mahkemeleri” “İcra Hukuk ve ceza Mahkemeleri”, “Tüketici Mahkemeleri” gibi mahkemelerin görev dağılımına göre uzmanlık bölümlerinin kurulması uygun olur. Bir hâkim adayı, hangi bölümden mezun olmuş ise, o bölümün uzman hâkimi olmalı, bu uzmanlık sıfatı hâkim sıfatının başında kullanılmalı, kendi uzmanlık dalından başka bir uzmanlık dalı hâkimliğine kesinlikle tayin edilememelidir. • Giriş imtihanı konuları içinde, hukuk bilgisi dışında, genel kültür ve genel yetenek soruları da olmalıdır. Okula giriş sınavı dışında, her yılın sonunda ve ayrıca okulu bitirme (final) tezi ve sınavı olmalıdır. Sınav klâsik yöntemle hem yazılı hem de sözlü yapılmalıdır. Sınav kurulu, akademi öğretim üyesi başkanlığında iki yüksek hâkimden oluşmalıdır ve uzmanlık dalına göre seçilmelidir. • Sınavda başarılı olamayanlar, hukuk fakültesi mezunlarının genel haklarına sahip olurlar, ancak hâkim veya savcı olamazlar. • İdare Mahkemeleri ve Danıştay yargıçları’nın sadece hukuk fakültesi mezunlarından olmaları sağlanmalıdır. Vergi Mahkemelerinde yargıçlardan üç üyesinin en az ikisinin hukuk fakültesi mezunu olması sağlanmalıdır.
D) HUKUK FAKÜLTELERİ 1+4=5 YILA ÇIKARILMALI VE KURULACAK OLAN “HUKUK UZMANLIK VE UYGULAMA AKADEMİSİ” İLE KOORDİNELİ ÇALIŞMALIDIR.
S O N U Ç : Yukarıda ana hatları ile sunduğumuz önerilerimizin hayata geçirilmesi bir çok temel yasa ve yönetmelik değişikliklerini gerektiriyor. Ayrıca, birçok grubun kişisel çıkarlarını ve rahatını zorluyor. Bir başka yönden bakarsak, Hukuk Fakültelerindeki öğretim şeklinin, uygulamadan soyutlanmış olduğunu, öğretim üyelerinin dahi uygulamaya yabancı olduğunu biliyoruz. Adliyedeki uygulamaya sırtını dönmüş olan bu öğretim üyelerinin, önerilerimizde yer alan akademideki “uygulama öğretimine” nasıl uyum sağlayacakları, çözülmesi gereken bir sorundur. Öbür taraftan, yargı organlarındaki iş trafiği içinde çalışan hâkimlerin bu eğitime ne kadar katkı verebilecekleri konusu ise bir diğer sorundur. Kısaca, üniversite ile yargı kurumları (adliye) arasındaki “ayrı dünyaları” koordineli olarak “uygulamalı eğitim” içine almak kolay değil. Buna karşılık, baroların yürütümünde olan bu günkü “avukatlık stajı” uygulamasının yetersiz kaldığı, kalitenin giderek düştüğü, avukat ve hâkimlerin uzmanlaşması halinde, davaların daha sağlıklı ve hızlı yürüyeceği, fakültedeki doktrin eğitimi yanında, bu soyut bilgileri uygulamaya taşıyacak bir “uygulama eğitimi”nin gerekli olduğu bilinen bir gerçek. Bu nedenle zorluklardan yılmadan, yargının daha hızlı ve kaliteli çalışmasını sağlamak için yukarıda ana ilkelerini açıkladığımız köklü değişiklikleri yapmak zorundayız. Önerimizde özetin özeti şudur ; Uygulamada örneğin 10-15 yıl ceza hâkimliği yapan bir yargıcın birden ticaret veya iş mahkemesine atandığını görüyoruz. Avukatların çoğu ise önüne gelen her çeşit davaya giriyor. Oysa, hukuk uygulamasında çok çeşitli ve geniş uzmanlık alanı var. Bu çeşitlilik karşısında, yargıç ve avukatların yeterli bilgi birikimine ulaşmaları olanaksız. Bu durum yargının kalitesini ve hızını düşürüyor, her iki mesleğe karşı güveni azaltıyor. Yargıya karşı gittikçe artan şikâyetlerin nedenlerinden biri budur ve çok önemlidir. Bunun çaresi, yargıç ve avukatların, tıpkı uzman doktorlar gibi, belli hukuk dallarında uzmanlaşmalıdır. Uzmanlaşmayı sağlayacak çeşitli çözüm yöntemleri olabilir. Bu yöntemlerin hangisinin “uygulanabilir” olduğunu tartışmak ve mutlaka birini seçip hayata geçirmek gerekir.
Sonuç olarak, 10-11.Aralık 2009 tarihinde yapılacak çalıştay’da yukarıda sunduğumuz radikal nitelikteki önerilerimizin tartışmaya açılması dileğimizle raporumuzu sunuyoruz. Saygılarımızla.
BURSA BAROSU YÖNETİM KURULUNCA GÖREVLENDİRİLEN MESLEKİ GELİŞİM KOMİSYONU BAŞKANI AV. GÜNDÜZ KUTUCU
|