Page 160 - BURSA BAROSU ÇALIŞMA RAPORU 2016-2018
P. 160
BARO BÜLTENLERİ
yazılı olan güvenceleri askıya aldığı ortadadır. Ancak Anayasa’nın 15. maddesi bu askıya almaya şu
hükmüyle izin vermektedir:
“Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler
ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen
veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler
alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler
dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar
geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlikenin
ortaya çıkması halinde Söz konusu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin tedbirin sınırlamalarını da içeren
15. Maddesinde de ‘Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her
Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka
yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler
alabilir.’ düzenlemesi bulunmaktadır.
Dolayısıyla daha önce Kamuoyu ile paylaştığımız üzere OHAL süresince yayınlanan ve yine bu süreçle
sınırlı olarak uygulanması gereken KHK lerin kalıcı hale gelmesi, hukuka aykırı yapılan bir çok düzenleme
kişi ve kurumlarda ağır ve telafisi güç zararlara ve hak ihlallerine yol açmıştır.
Bu bağlamda 29 Ekim 2016 günü yayımlanan 675 ve 676 sayılı KHK ler ile Adil yargılanma ve Savunma
hakkı, Hukuk güvenliği, Hak ve Adalete erişimi ortadan kaldıran düzenlemeler yapılmıştır. 675 ve 676
sayılı KHK ile avukatın müvekkili ile yapacağı görüşmelerin teknik cihazlarla sesli ve görüntülü olarak
kaydedilmesi, görüşme esnasında 3. kişilerin hazır bulundurulması, hükümlü ve avukat görüşmelerinin
örgütlere talimat içerdiği gerekçesi ile sonlandırılması, zorunlu müdafinin duruşmada olmaması veya
mazeretsiz olarak duruşmayı terki halinde duruşmaya devam olunabilmesi, kovuşturmada en fazla 3
avukatla sanığın veya şüphelinin temsili, Cumhuriyet Savcılığı’nca şüpheli veya sanıkla görüşmenin
kısıtlanabileceği, terör suçlarından yargılanan veya soruşturulan şüpheli ve sanığın avukatı hakkında,
aynı suçlardan soruşturma veya dava açılırsa avukatlık görevinden yasaklanmasına olanak sağlanmıştır.
Şüpheli ve sanıklarla savunmanın temsilcisi avukatı özdeşleştiren, adil yargılanma hakkına açık aykırılık
teşkil eden bu KHK düzenlemeleri kabul edilemez olduğunu daha önce Kamuoyuna duyurmuş,
Savunma hakkının KHK ile kısıtlanmasının, zorlaştırılmasının terör yapılanması içerisindeki gerçek
faillerin işine yarayacağı gibi yargının tarafsızlık ilkesini yaralayacağına yönelik kaygımızı paylaşmıştık.
Son yıllarda Avukatlara yönelik olarak mesleki faaliyetleri nedeniyle yapılan soruşturma, kovuşturma,
gözaltı ve tutuklamaların hiç olmadığı kadar arttığı bir gerçektir. 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra
da bir çok avukat mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınmış, bir kısmı adli kontrol veya bihakkın
serbest bırakılmasına rağmen bir kısmı halen tutuklu olarak yargılanmaktadır. Son olarak da önce 11
Kasım 2016 günü akşam saatlerinde İçişleri Bakanlığı’nın talimatı ve Valiliklerin Kararı ile içerisinde
Çağdaş Hukukçular Derneği’nin de bulunduğu 370 derneğinin faaliyetlerinin OHAL Kanunu’nun 11.
maddesi uyarınca 3 ay süreyle durdurulduğu duyurulmuştu. Biz tam da Çağdaş Hukukçular Derneği
- 136 -