Kuvayı Milliye destanına dair.
KARAYILANLAR
Dördüncü yılımızda Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanını sahneye taşımaya karar vermemiz, Anadolu Bağımsızlık Savaşının nasıl verildiğini sade ama çarpıcı bir dille gözler önüne serme çabasının bir sonucu. Vatan şairi Nazım Hikmet bu destanı kaleme alırken kurtuluşun gerçek kahramanlarını, sıradan anadolu insanlarının olağanüstü çabalarını, efsaneleşen kahramanlıklarını anlatıyor… Cumhuriyetimizin ve değerlerimizin bir tehdit ile karşı karşıya kalması durumunda “ben ne yapabilirim ki” diyenlere, köşesinde oturup kaygıyla gelişmeleri sadece takip edenlere, aslında ne büyük bir güce sahip olduklarını göstermek istedik. Toplumsal hareketler tabii ki bir lidere ihtiyaç duyarlar, ancak çok zaman bir lider beklerken kaybedilenlerin telafisi olmayabilir. Bizim Cumhuriyetimiz , ilkelerimiz , geleneklerimiz ve kazanımlarımız, Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık bilim yolu ve bağımsızlık ülküsü bizlere olası her liderden daha fazla güç verecektir.
Cumhuriyet Değerlerinin tartışıldığı, elden çıkarıldığı, başkalaştırıldığı, ekonomik gerekçeler, yenilenen dünya ve global değerler gibi bahanelerle bağımsızlığın tehdit edildiği ; ülke benliğinin bu kez savaş yoluyla değil ve fakat ülkenin can damarlarının emperyalist güçlerce ele geçirilmesi yoluyla yok edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Hemen hergün ardarda çıkarılan yasalarla biraz daha bağımlı hale geliyoruz. Tarımımız, madenlerimiz, enerjimiz, sanayimiz, bankalarımız, iletişimiz, limanlarımız artık bizim kontrolümüzde değil.
Biz bağımsızlığımızı kazanmak için Bağdasar Ağa’dan, Kellesi Büyük Mehmet Ağa’dan, Hilafet Ordusundan medet ummadık; Anzavur isyanından, Çerkez Ethem’in ihanetinden yıkılmadık.Bu ve benzerleri tarih boyunca vardı, bundan sonrada
olacaktır. Bu Cumhuriyet, menfaat peşinde koşanların değil, gerçek sahiplerinindir.
İnatla ve inançla kırık dökük kamyonunu cepheye ulaştırmaya çabalayan Süleymaniyeli şoför Ahmet’in; Laz inadıyla adam boyu dalgaların içine dalan Arhaveli İsmail’in, çocuk aklı ve cahil cesaretiyle düşman hattında fink atan Kambur Kerim’in, kendi halinde bahçıvan Kartallı Kazım’ın, Reşadiyeli Veli oğlu Mehmet’in, Ahmet oğlu Nasuh’un, Zileli Abdülkadir’in Ali Onbaşı’nın, Deli Erzurumlu’nun, Darülmuallimin mezunu Nurettin Eşfak’ındır.
“Ne yapabilirim ki “ diyenlere ithaf olunur bu oyun. Manastırlı Hamdi sadece birkaç telgraf mı çekti? Şoför Ahmet sadece lastiğini mi tamir etti? Arhaveli karaya çıkamadı bile!
Hepimiz yaşıyoruz bir tarla sıçanı gibi
ve korkağız bir tarla sıçanı kadar.
Irgatız Anadolu’nun herhangibir yerinde,
zaman daha Karayılan, KARAYILAN olmazdan önce.
Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu
Tiyatro Advocato adına
İzzet Boğa