Uyduruk Dünya
İzzet Boğa
Bir dünya kurduk size. Ama yalandan.
Yok aslında Yaşar diye biri. Bizim Avukat Metin Öztosun O.
Ayşe de, memurlar da, mahkumlar da yalancıktan.
Bu oyunda ki devlet daireleri, koğuşlar, sokaklar hep hayal ürünü.
Bir sahne üstünde ışıkların altında söylensin, sırf eğlence olsun diye uydurulup, ipe dizilmiş sözler bunlar. Tüm olaylar uydurma tüm karakterler sahte.
Yalan hepsi yalan.
Yoksa, hele bu devirde kaldı mı canım böyle devlet daireleri! Bilgisayarlar, otomasyon ağları, internet…
Peki o zaman niye yaptık ki bunu hem kendimize, hem size? Neden yalandan bi dünya kurduk da sahnelere çıktık ? Gerçekler varken, günümüzde , yaşamımızda karşımızda dururlarken neden yalanlara kapıldık? Kim inanır yalana? Kimse inanmaz. Ama hoşlanır bazen. Eğlencelidir yalan.
Boşverelim en iyisi. Biraz eğlenelim, o gerçeklerin arasında bir iki saat gülelim hepbirlikte. Neye olduğu da önemli değil. Sonra hemen dönelim gerçek hayata; biz duruşmalara siz işlerinize.
Yalan bunlar yalan, hayal dünyası.
Yazar bir hayal kurmuş, yazmış kitap olmuş, birileri de hiç işleri yokmuş gibi almış o hayali canlandırmış, birileri de kalkmış izlemeye gelmiş.
Hepsi de her şeyin yalan olduğunu, hayal olduğunu bile bile. Neden?
Hayaller güzeldir de ondan. Hayal kurmakla başlar her şey. Bir hayal gerçeğe dönüşüverir. Ya da gerçekler yalandır zaten.
Belki işiniz de, yaşamınızda ki en gerçek şeylerde, ömrünüz de yalan !?
Bu koşuşturma, bu davalar-duruşmalar, geçim derdi…
Bu kent yalan.
Bu hüzünler… Tüm bildiklerimiz yalan.
Aşk da öyle.
Sadece biz, -bu akşam olduğu gibi- bazen birkaç saatliğine bazen de yıllarca , kendimizi inandırırız o yalanlara. Gerçekmiş gibi olurlar.
Hadi buyurun bizim hayal dünyamıza.
Uydurukçuyuz biz, hayallerimiz var, baldan tatlı yalanlarımız var. Haydi başlıyooor….
Aman ha, sakın kanmayın ! Gerçekler(!) varken…
Siz bize bakmayın. Uydurukçuyuz biz.