BURSA BAROSU
Tiyatro Advocáto - Yazılar - Şehrengiz Dergisi, Birgül Yeşiloğlu Güler'in İzzet Boğa ile Röportajı- (Son güncelleme 06.03.2013)

 

Şehrengiz Dergisi, Birgül Yeşiloğlu Güler'in İzzet Boğa ile Röportajı -  2013
BANA BİR MASAL ANLAT - 2012 - 5.Frank'a Dair
BURSA BAROSU TİYATRO TOPLULUĞU - 2011 - Keşanlı Ali Destanı'na Dair
BARO VE TİYATRO - 2010
RÖPORTAJ - 2010 - Bursa Meydan Gazetesi
LARGO DESOLATO - 2010 - Largo Desolato'ya Dair
RUH AVCILARI - 2009 - Mephisto'ya Dair
MEPHİSTO’YA DAİR - 2009 - Mephisto'ya Dair
KARAYILANLAR - 2008 - Kuvayı Milliye'ye Dair
GÖKYÜZÜNDE VİZE OLMAZ ! - 2007 - Albay Kuş'a Dair
UYDURUK DÜNYA - 2006 - Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz'a Dair

Birgül Yeşiloğlu Güler Şehrengiz Dergisi okuyucuları için Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu yönetmen ve oyuncusu avukat İzzet Boğa ile söyleyişi yapıyoruz ve ilk soru; İzzet Boğa kimdir ve tiyatro serüveni nasıl başlamıştır?

İzzet Boğa Ben 1973 yılında Bursa ‘da doğdum. 1986 -1990 arasında Bursa Devlet Tiyatrosu kurslarında tiyatro eğitimi aldım. Feyha Çelenk’in müdürlüğü döneminde Murat Karasu’nun direktörlüğünde Özer Tunca, Zafer Algöz, Yeşim Kızılçeç, Serap Eyüpoğlu ve Kemal Başar gibi değerli sanatçılardan dersler aldım. 1990 yılında Ankara Hukuk Fakültesini kazanarak 4 Yıllığına Ankara’ya gittim. Burada da hukuk, siyasal, eğitim, iletişim fakültelerinden arkadaşlarımla Altındağ Belediyesi bünyesinde Sarmaşık Tiyatro‘yu kurduk ve oyun sergiledik.

Birgül Yeşiloğlu Güler Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu nasıl kuruldu, bize o süreci anlatır mısınız?

İzzet Boğa 2004 yılında da Baro Başkanımız Asude Şenol’un isteğiyle Bursa Baro Tiyatrosunu kurduk. Tiyatronun ilk kurulmasını başkanımız istedi. “Ben başkanlığın döneminde baroda tiyatro yapılmasını, oynanmasını istiyorum” dedi. Benim bu konudaki yetkinliğimi bilen meslektaşlarımda beni başkanımızla buluşturdular. Ben de “eğlenmek için, sosyal faaliyet için, müsamere yapılmak isteniyorsa ben olmam ancak bir söylem derdiyle ve olabilecek en yüksek sanatsal kaygı ile yola çıkılacaksa çalışmalara başlayalım” dedim. Asude Hanım, tam anlamıyla beni her biçimde destekledi, yol açtı, çalışmalara kendisi gelip bizzat katıldı, yönetim kurulu nu da getirdi ve sahneye çıkıp herkesle birlikte mimik yaptı. Bu sanırım aydınlanmacı 68 geleneğinin, köy enstitüleri zihniyetinin sanatı zorunluluk olarak gören düşüncesinin ürünü… Halen Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyesidir. Saygı ile selam ediyorum. Ekibin temel tiyatro eğitimini Devlet Tiyatrosu sanatçısı, yazar-yönetmen Özer Tunca verdi. Bir yıl sadece eğitim verildi.

Birgül Yeşiloğlu Güler Perdenizi ilk olarak hangi oyunla açtınız ve şimdiye kadar, Bursa seyircisi sizden hangi oyunları seyretti?

İzzet Boğa 2005 yılında da Aurel Baranga’nın Kamuoyu adlı oyunuyla sahneye çıkıldı. Ben burada Chitlaru rolünü oynadım. Oyunu Özer Tunca sahneye koydu. Devlet Tiyatrosu AVP sahnesinde oynandı. Sonraki yıl Yaşar ‘ı (Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz) ben sahneye koydum. Bu benim ilk yönetmenliğimdi. Oyun çok başarılı bulundu ve Bursa Valiliği il İnsan Hakları Kurulunca, İnsan Hakları Haftası için sergilenme daveti aldı. Gönen Gençlik festivaline davet edildi. Bir sonraki yıl Nazım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı” adlı şiirini dramatize ederek 50 dakikalık tek perde bir oyun haline getirdim ve bunu sergiledik. Bu oyun da çok beğenildi ve Nilüfer Tiyatro Festivalinde oynandı. Bu oyunumuz halen Bursa‘daki birçok dernek ve kurum tarafından talep edilir. Daha sonra ki yıl Özer Tunca rejisiyle Hristo Boytchev’in “Albay Kuş” adlı oyununu sergiledik. Ben burada da Albat Fetisov’u oynadım. Ondan sonraki yıl 2009 da Klaus Mann’ın “Mephisto” adlı oyununu ben sahneye koydum. 2010 da Havel’in “Largo Desolato”sunu, 2011 de “Keşanlı Ali Destanı”nı ve 2012 de de “5. Frank “ı yönettim. Keşanlı Ali Destanı “XI. Lions Tiyatro ödülleri, Jüri Özel Ödülüne layık görüldü.

Birgül Yeşiloğlu Güler Tiyatro topluluğunuzu biraz daha yakından tanımak istiyoruz. Örneğin, tiyatronuzun çalışma programı ve kadronuzla ilgili okuyucularımıza neler anlatırsınız?

İzzet Boğa Ekibimiz ilk başta 2004 yılında tiyatro kursuna başlayan ekip. 8 yılda bilgi, tecrübe ve görgülerini arttırdılar. Ekibin başarısı duyuldukça bize katılmak isteyen pek çok arkadaşımız oldu. Biz meslek içinden dışından hiç kimseyi ama özellikle tiyatroya gönül vermiş gençleri asla geri çevirmedik. Bizlerle çalışmalar katıldılar, okumalar, provalar yaptılar, doğal eleme süreci dışında hiçbir ayrılığımız olmadı. Her yıl Eylül de adli yıl başlayınca çalışmalar başlarız. Bu çalışmalar örneğin bir yıl antik oyun okumaları, incelemeleri olur, bir yıl İtalyan Halk tiyatrosu, Fransız Tiyatrosu, bir yıl Shakespeare, bir yıl Absürt Tiyatro başlığında olur. Yazarları tanırız, okur inceleriz, tartışır düşünürüz. Ocak ayında yeni oyunun provalarına başlarız ve nisan mayıs gibi prömiyer yaparız. Bu çalışmalara katılan ve bizimle oyunlarda oynayan 3 genç arkadaşımızın şu an oyunculuk bölümlerinde okuyor olmalarından da ayrı bir gurur duyuyoruz. Çünkü onlar bu ülkenin geleceği ve bir tek gencin bile hayatında ufacık bir olumlu etki yapabilmiş olmaktan büyük mutluluk duyarız. Onlar yarın okuyup, düşünen, yargılayan, sorgulayan, yurdunu seven aydın birer sanatçı olurlarsa bu bizim gerçek kazancımız olacaktır. Ekibin başarısı sanatsal çizgiyi de yukarı götürmemizde itici güç oldu. Bu çağda bilgiye ulaşmak artık daha kolay… Bilgiye ulaşma ve uygulama yöntemini bilen kişiler içinse lazım olan tek şey istek. Yıllar geçtikçe daha rahat çalışmaya başladık. Çünkü işini gerçekten seven önemli isimlerle buluştuk. Özer Tunca’nın yanı sıra repertuarı oluşturmamızda önemli katkılar sunan Şehir Tiyatrosu sanatçısı Kazım Güçlü, Türkiye’nin tiyatro müziği konusundaki önemli ismi Nedim Yıldız, sevgili Özlem Durmaz, Bursa Devlet Tiyatrosu Teknik Müdürü Rahmi Özan, sevgili Ertuğ Bayraktar, işlerimize güç ve değer kattılar.

Birgül Yeşiloğlu Güler Sahneleyeceğiniz oyunlarının seçiminde öncelikleriniz ve kriterleriniz nelerdir?

İzzet Boğa Biz yaşadığımız çağa şerh koyan oyunlar sergiliyoruz. Oyun seçimleriniz ve repertuarımız herkesin dikkatini çekiyor. Bu doğrudan benim ve arkadaşlarımın dünyayı algılama biçimimiz ile ilgili… Bizler biliyoruz ki, insan olarak, vatandaş olarak günlük sıkıntılarımızın tamamı yönetsel sorunlarla ilgili. Siyasetle, idareyle, iktidarla, düzenle birebir ilgili. O an yönetme gücünü, erki elinde bulunduranın “tercihleri” ile ilgili. O tercihler, bu yasaların çıkartılmasına, bu yargılamaların yapılmasına sebep oluyor. Yoksa yüce (!) adaletin tecellisi (!) için değil. Sağlık sistemiyle ilgili yapılan bir yasal düzenleme birden tüm hayatınızı etkiliyor, karayolları, limanlarla ilgili yapılan bir yasal düzenleme seyahat etmenizi değiştiriyor, birilerinin tutuklanması sizi endişeye, korkuya, güvensizliğe sevk edebiliyor, meclisten çıkan bir teskere geleceğinizden kaygılanmanıza sebep olabiliyor. Ve ömrünüzü bu sıkıntılarla geçirmek zorunda kalabiliyorsunuz. Hayat, havanın- suyun, doğumun- ölümün, gündüzün- gecenin ve tabi ki sanatın ve siyasetin bileşkesi. Sanat bize göre bir “uyaran” ! İşte biz sanatın toplumsal hayatta ki yerini burada görüyoruz. Bizler birer aydın olarak, uyarmakla yükümlüyüz. Olan biteni onlara “açıklamakla” yükümlüyüz. Kömüre, una, çamaşır makinasına, ekmeğe, yoksulluğa mahkûm edilmiş halka doğruları göstermekle yükümlüyüz. Kendi parasıyla kendine zekât verilmeye kalkıldığını anlatmakla yükümlüyüz. Bunu ders verir gibi de yapıyoruz, sokaklara inerek de yapıyoruz, makaleler yazarak da yapıyoruz. Ama en güzel yolu sanat. En naif söylemi sanat. En etkili yolu sanat…

Birgül Yeşiloğlu Güler Sanatın ve sanatçının sorumluluğunun altını çiziyorsunuz bu nokta da…

İzzet Boğa Evet, bürokrasinin tertip-düzen getirmek yerine insan hayatını törpülediğini bağıra bağıra anlatsanız nasıl olur, Aziz Nesin gibi anlatsanız nasıl olur. Demokrasi düzeninde yasaların doğrusunu yapmayı bilmeniz hiçbir işe yaramıyor, çünkü size onu yapacak imkân hiçbir zaman verilmiyor. O yasayı yapma erki hep en güçlünün elinde oluyor. Bu halde halkı uyarmaktan, doğruyu göstermekten başka çare kalmıyor. Ve sanat, hele hele tiyatro en güçlü, en doğrudan, en halkın diliyle, en halkın anlayacağı yolla ve tabii en güzel çare… Böyle bakınca erk, iktidar her kim elinde olursa olsun, hep biraz daha iyiyi, biraz daha doğruyu, biraz daha güzeli arayan isteyen talep eden aydın insanlar için eleştirmek, uyarmak bir görev halini alıyor.

Birgül Yeşiloğlu Güler Bu söyleminizden yola çıkarak, Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu hangi oyunuyla, hangi mesajı vermeyi amaçladı?

İzzet Boğa Biz ilerlemenin önünde aşılmaz bir duvar gibi duran muhafazakârlığı göstermek, eleştirmek için Kamuoyu (Aurel Baranga) oyununu sahneledik. Biz İnsanların bir araya gelerek oluşturduğu “devlet”in insan hayatının önüne geçerek onun mahfına sebep olduğunu göstermek için Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Aziz Nesin) oyununu sahneledik. Biz Devlet kavramını yerden yere vurduğu için Albay Kuş ‘u (Hristo Boytchev) sergiledik. Biz güç karşısında insanın eriyişini gösterdiği için Mefisto ‘yu (Klaus Mann) sergiledik. Biz Direnmeliyiz demek için Kuvayı Milliye’yi (Nazım Hikmet) sergiledik. Biz konuşan herkes tutuklandığı için baskıcı toplumda bir aydının açmazlarını anlatan Largo Desolato’yu (Vaclav Havel) sergiledik. Biz fakir ve çaresiz halkın kendi çıkışını sahte bir kahramanda arama yalanını gözler önüne sermek için Keşanlı Ali Destanı’nı (Haldun TANER) sergiledik. Biz tüm düzenin gücü elinde bulundurmak adına, para adına, daha fazla, daha da fazla para adına kapital düzenin bekası için kurulmuş bir çark olduğunu anlatmak için V. Frank’ı (F. Dürrenmatt) sahneledik. Yoksa ne kendimizi ne de seyircimizi eğlendirelim diye, güzel de anılarımız olsun diye tiyatro yapmaya kalkışmadık. Bize göre hukuk ne kadar ciddi bir iş ise tiyatro da o kadar ciddi, hatta daha etkili, daha zarif bir iş. Ha bunları oynadık da dünya mı kurtardık.? Dünya herkes elinden gelenin en iyisini yaptığı gün kurtulmuş olur. Biz bunun için en azından (konuşmadık) çabaladık. Hem de birden çok kulvarda. Baroda, derneklerde, kurumlarda, kurullarda, siyasi partilerde ve sahnede çabaladık.

Birgül Yeşiloğlu Güler Bursa Barosu Tiyatro Topluluğu, tiyatroya ve sanata nasıl bakıyor?

İzzet Boğa Biz tiyatroyu, biz sanatı toplum hayatından vazgeçilmez olarak görüyoruz. Estetiğinin yaşamın her noktasına zerk edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve sanata seyirci kalınmaması gerektiğini biliyoruz. Sanat seyredilecek popüler bir öge değildir. Eğer ona bulaşmazsanız, günlük hayatınızın bir parçası, vazgeçilmez bir unsuru haline getirmezseniz, yani sadece seyirci kalırsanız, işte o güç, o erk size seyredecek başka şeyler bulur ve büyük bir sığlığa, çölleşmeye götürür hayatınızı. Daha kolay yöneteceği yığınlara dönüştürür halkı. Bunun için sanat ile hemhal olmak gerekir. Uzaktan seyrederek sanat hayata bulaşmaz. Kimileri sanatı kendilerinin yapması gerektiğini, herkesin de onları seyretmesi gerektiğini düşünür. Oysa sizin sanatınızı izleyenler, ancak o sanatı tanıyanlardır. Sanat nitelikli olması hasebiyle “bilmeyi” gerektirir. Bilmeyen ve alkışlayan bir yığın isteme aymazlığı sanatın kendi sonunu getirir. “sen hukukçusun, yaşamını, mücadeleni kendi kulvarında yapsana, avukatlar neden tiyatro yapar” diye anlamsız gözerle bakanlara şu cevabı veriyorum: mühendislerin resim, doktorların çok sesli müzik, müteahhitlerin heykel sanatlarının bilgilisi, hamisi, koruyucusu olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum ve bunun için kimseden bir şey beklemeden ben çaba gösterdim. Tiyatro yapmak için kimsenin bana maaş vermesini beklemedim. Eğer bilgiyse buna ulaşacak yolları arayıp buldum, 1986 yılından beri tiyatronun 1990 yılından beri hukukun içindeyim. Her ikisiyle ilgili de birer kütüphane kitap okudum. Yaşadıklarımla, öğrendiklerimle, aklımla, yeteneğimle hepsini yoğurdum ve doğru bildiğim yoldan ilerliyorum. Seyirciden bu denli büyük ilgi görmemizin sebebini de ben bu görüşlere bağlıyorum. Çıkış noktası, düşüncesi, felsefesi ve anlatmak istediği olan bir ekibin yaptığı iş seyirciye de ulaştı. Bence bizdeki tiyatronun temel sorunlarından biri bu değindiğim. Temel felsefesi sadece “tiyatroyu tanıtmak ve sevdirmek” olan kurum tiyatrolarının 2000’lerin Türkiye’sinde tıkanmasından bahsediyorum. Bir söylemleri, tutarlı bir repertuarları yok. Oysa örneğin Bulvar Tiyatrosu vardır. Adı üzerinde işlek bir caddede, alışveriş merkezlerinin içinde- yakınında, barların restoranların kenarında olurlar. Akşam ailece gidilir, gülünür eğlenilir, o bulvarın bir parçasıdır. Orada o tiyatronun oluş nedeni, oradaki seyircinin talepleri böyle bir türü yaratmıştır. O ekip orada o tarz bir tiyatro yapar. Yazarı yetişir, yönetmeni yetişir, oyuncusu yetişir. Örneğin Alman pubların da müzikli hicivler yapılır. Kabare buradan doğar. Orda yaşar. İşçi kentlerinde Ruhr kıyısında bir tiyatro kurulur, işçi sorunlarını, politikayı baş tacı yapar. Büyük kentlerde deneme sahneleri olur, yeraltı tiyatroları, yüzüne tiyatrolar. Ve bunların hepsi kendi tarzını, kendi seyircisini, kendi yazarını ve rejisörünü yetiştirir.

Birgül Yeşiloğlu Güler Söyleyişimizi sonuna doğru gelirken, oyunlarınızı nerelerde sahnelediğiniz hakkında bilgi verir misini?

İzzet Boğa Bursa’da, kendi çalışma koşullarımızı oluşturduk. Baro evinde provalarımızı yapıyoruz. Okuma salonu, prova salonu, dekor deposu, kostüm deposu sorunlarımız yok. Oyunlarımızı AVP’ de, Tayyare’ de, Türkiye’nin örnek Belediyesi Nilüfer Belediyesinin salonlarında oynayabiliyoruz. Üçüncü Sahnesini açtı Nilüfer Belediyesi. Konak, Uğur Mumcu ve Nazım Hikmet sahneleri… Her biri kentin farklı yerlerinde modern ve güzel salonlar… Ama her topluluk bizim kadar şanslı değil… Oysa şansa bağlı olmamalı, bu yönetimin kültür politikası olmalı. Düzenli oynamıyoruz, sabit sahnemiz yok. Devlet Tiyatrosu sahnesinde oynuyoruz, Nilüfer ve Yıldırım Belediyesinin salonlarında Uğur Mumcu sahnesinde, Nazım Hikmet Sahnesinde, Barış Manço Sahnesinde oynuyoruz. Ama tarih için bizi özellikle internetten takip etmeleri gerekiyor.

Birgül Yeşiloğlu Güler Şu an perde açan açan oyununuz var mı?

İzzet Boğa “5. Frank” oyunumuz Kasım ve Aralık ayında Nazım Hikmet Kültür Merkezinde sahnelenecek. Ardından Ocak ayında yeni bir oyunun provalarına başlayacağız. Yeni oyun henüz kesinleşmedi. Oyun seçmek bizim için en zoru. Oyunlarımızı ücretsiz sergiliyoruz. Baro Tiyatrosuyuz.

Birgül Yeşiloğlu Güler Tiyatro topluluğunuz hakkında daha fazla bilgi almak ve oyunlarınız temsil tarihleri, öğrenmek için Bursa seyircisi size nasıl ulaşabilir?

İzzet Boğa Ekibimiz hakkında www.tiyatroadvocato.com adresinden veya www.bursabarosu.org adresindeki tiyatro linkinden bilgi edinebilirsiniz. Bu sitede eski oyunlarımızın da fotoğraf ve video görüntülerini bulabilir, yazı ve makalelerimize ulaşabilirsiniz. Yine youtube ve facebook ta da Tiyatro Advocato’nun sayfaları var. izzetboga@gmail.com dan da bana ulaşabilirsiniz.

Birgül Yeşiloğlu Güler Bu güzel ve anlamlı sohbet için size teşekkür ederken, yeni sezonda alkışınız ve seyirciniz çok olsun diyorum.

İzzet Boğa Biz teşekkür ederiz. Bursa tiyatro severini oyunlarımıza bekliyoruz.

 

 

 
 

BURSA BAROSU BAŞKANLIĞI - İLETİŞİM BİLGİLERİ - 444 50 99
Adres: Kıbrıs Şehitleri Caddesi Adalet Sarayı G-Blok Kat:1 Osmangazi / BURSA
Telefon (0224) 251 66 06
Faks (0224) 251 62 49
E-Posta baro@bursabarosu.org.tr
CMK Servisi - Telefon (0 224) 272 50 44 – 272 50 67
Adli Yardım Servisi - Telefon (0 224) 223 28 23