Page 448 - BURSA BAROSU ÇALIŞMA RAPORU 2016-2018
P. 448
BARO BÜLTENLERİ
üzere tek tip giysi uygulaması toplumsal barışı da zedeleyecek bir uygulamadır. Öte yandan henüz
yargılaması süren tutuklu sanıkların duruşmada haklarında mahkumiyet hükmü kesinleşmişçesine
suçlu gibi muamele görmesine sebep olacak ve onları ağır bir travmaya sokacaktır. Kaldı ki henüz
yargılamaları devam eden ve haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmayan tutuklulara
tek tip kıyafet uygulaması masumiyet karinesine de aykırılık teşkil edecek, lekelenmeme hakkının
çiğnenmesi yanında Hukuk Devleti ilkesini de zedeleyecektir.
KHK’nın 101. maddesindeki düzenleme ile 5275 sayılı kanunun 43. maddesine g bendi olarak “ceza
infaz kurumu idaresince verilen kıyafetleri giymemek veya verilen kıyafetlere kasten zarar vermek”
eklenmiştir.
Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu olanların duruşmalara çıkmayı
kabul etmemeleri halinde, tutuklu sanıklı davalarda duruşmaların sanıksız görülme ve ceza
yargılamasındaki yüz yüzelik ilkesinin ihlal edileceği ve yine tek tip elbise uygulamasına riayetsizliğin
tutuklu ve hükümlüler yönünden 101. madde değişikliği ile disiplin cezası kabul edilerek ziyaretçi
kabulünden yoksun bırakılmaları insan haklarına ve vicdana sığmayacaktır. Bu değişiklik ile getirilen
uygulama da masumiyet karinesi ve adil yargılanma ilkesinin ihlaline neden olacaktır.
3- PARAMİLİTER ÖRGÜTLENME VE CEZASIZLIK DÜZENLEMESİ
696 sayılı KHK ile 6775 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler;
KHK’nın 121. maddesindeki söz konusu düzenleme ile 6775 sayılı kanunun 37. maddesine 2. fıkra olarak
aynen “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine
bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların
devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra
hükmü uygulanır” hükmü eklenmiştir. Düzenleme net bir şekilde aslında TBMM üye tamsayının 3/5
çoğunluğu ile kabul edilebilen özel af niteliğinde olup bu fıkrada tanımlanan kişiler hakkında hukuki,
idari, mali ve cezai sorumluluk doğmayacağı, özetle bu kapsama giren suçlar ve failleri hakkında
kamu davası açılamayacağı, açılmış ise düşeceği hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme ülkede büyük
kaos, iç karışıklık, saldırı, etnik, dinsel veya mezhepsel her türlü çatışmaya yol açacak niteliktedir.
Bu düzenleme bu tür fiillerden mağdur olduğunu iddia edenlerin yargıya başvurusunun önüne set
çekerek adil yargılanma hakkını ihlal edeceği gibi işkence ve benzeri muameleye tabi olmama hakkı
ve elbette en temel hak olan yaşama hakkı gibi anayasal temel hakları korumasız bırakmıştır.
KHK’nın 121. maddesi ile terör eylemlerini önlemek maksadı ile hareket edenlere af niteliğinde yargı
muafiyeti getirilmiştir. Ancak terör eyleminin ne olduğu bugün yargı mercilerince dahi tarafsız olarak
değerlendirilememektedir. Geçtiğimiz süreçte uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan
barışçıl eyleme katılma hakkı, hiçbir şiddet unsuru barındırmayan birçok eylemde sırf muhalif talepler
dile getirildiği için terörize edilmiş, bu eylemlerin terör yönü ispat edilemediği halde hala binlerce
eylemci yargılanmaktadır. 21.07.2017 tarihinde bizzat İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanan bir kitapçıkta
terör örgütleri ile iltisaklı olduğu vurgulanan Semih Özakça 05.12.2017 tarihinde üzerine atılı terör
örgütüne üye olma suçundan beraat etmiş, yargının yetki ve görev alanına yönelen müdahalelerin ne
denli tehlikeli sonuçlarının olabileceği görülmüştür. Şimdi Bakanlığın giriştiği bu haksız müdahalenin
herhangi bir sivil tarafından yapılması durumuna da ve üstelik bu müdahalenin yaşam hakkına
yönelmesi dahi mümkünken cezasızlık hali getirilmiştir. Barışçıl eylemlerde bir anlık yanlış yönlendirme
ile yapılacak katliamların tüm sorumluluğu bundan böyle bu düzenlemeyi yapanların üzerindedir.
AKP sözcüsü Mahir Ünal yaptığı açıklamada anılan değişikliğin yalnızca 15 Temmuz darbe girişimi
ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemler kapsamına sokulacak girişimleri
kapsayacağını belirtmiştir. Bu düzenlemenin yapılması mı yoksa bu açıklamanın yapılması mı daha
talihsiz bilememekteyiz. Esasında OHAL rejiminin ve bu kapsamda yayınlanan tüm KHK’ların derhal
kaldırılması, bu süreçteki hukuksuz eylem ve işlemlerin yok sayılması gerekirken, hükümet sözcülerinin
bu hükmün uygulama alanını söz ile işaret etmeleri sonucunca ülkemizde yönetim şeklinin yalnızca fiili
- 424 -